Gönderi

Erdal İnönü'nin Fizik okumak istemesine çevresinin tepkisi
fizik dalında yüksek öğrenim o tarihte ülkemizde yalnız İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde yapılabiliyordu. Böylece benim de hedefim orada okumak oldu. Bu düşüncemi ağabeyime açtığım zaman hararetle desteklediğini hatırlamıyorum. Benim gerekçelerimi dinledikten sonra, "Sen bilirsin," gibi bir şey söyledi. Arkasından "Peki, mezun olduktan sonra ne yapacaksın?" diye sordu. Ben de üniversitede çalışacağımı söyleyince sesini çıkarmadı. Niyetimden babama bahsettiğim zaman hoşuna gitti. İlk tepkisi hemen olumlu oldu. "Ben de gençliğimde bilimle uğraşmak istemiştim." dedi. Sonra biraz sessiz durdu, aklına bir şey geldiği belliydi. "Karar vermek için daha vaktimiz var, iyice düşünelim," dedi Fark ettim ki, babamı kaygılandıran nokta fizik okumak için İstanbul'a gitmek zorunda oluşumdu. Ağabeyimin Yüksek Mühendis Okulu'na girmesi, bu maksatla İstanbul'a gitmesi annemi çok üzmüştü. Oğlundan ayrı kalmaya uzun süre alışamamıştı. Bunu evde hepimiz fark ediyorduk. Ağabeyim tatillerini geçirmek için Ankara'ya geldiğinde annem çok mutlu oluyor, tatil sonunda İstanbul'a dönmek vakti geldiğinde ise üzüntüsü belli oluyordu. ----- Annemin duygularının farkında olan babamın benim de İstanbul'a gitmemi kabul etmekte zorlandığını seziyordum. İlk konuşmamızdan sonra epey zaman geçmiş, ama babam henüz bana beklediğim gibi, "Peki İstanbul Fen Fakültesi'ne gidebilirsin, iyi olur," dememişti. Onun yerine bir defasında, "Hep senin için hangi seçim yapmamızın doğru olduğunu düşünüyorum. Aslında bu hoş bir sıkıntı; önümüzdeki yolların birden fazla olmasından gelen bir sıkıntı. Fransızca ki deyimle embarras de choix," demişti. beni Fen Fakültesine gitmek isteyeyim geniş aile çevresinde pek olumlu karşılanmamıştı. O zamanlar lisede, matematik, fizik, kimya gibi dallarda başarı gösteren gençler için doğal meslek seçimi mühendislik şeklinde olurdu ve Yüksek Mühendis Mektebi'ne gitmeye çalışmak normal karşılanırdı. Çünkü Fen Fakültesinden mezun olanların yapabileceği şey ya liselerde öğretmen olmak, ya da üniversitede öğretim üyesi olarak kalmaktı. Her iki halde de ele geçecek para insanı rahat yaşatmaya yetmezdi. Bir gün Malatya milletvekili olan akrabamız, babamın amca oğlu Tevfik Temelli evimize gelmişti. Yaverlikte beni görünce liseyi bitirmemi kutladıktan sonra şimdi ne yapmak istediğimi sordu. Fen Fakültesine girip Fizik okumak istiyorum deyince duraladı. "Peki, oradan mezun olunca ne iş yapacaksın?" dedi. "Üniversitede kalmayı düşünüyorum." deyince, "Allah akıllar versin," der gibi başını iki tarafa salladı ve başka bir şey söylemedi. Bu arada yaz gelmişti. İstanbul'a gittik. Florya deniz köşkünde kalıyorduk. Bir akşam ağabeyim arkadaşlarıyla yemeğe çıkmıştı. Ben okuduğum kitabı bitirmek için evde kalmıştım. Rıza amcam da bizde konuktu. Beni yalnız görünce konuşmaya başladık. Rıza amcam bana çok ilgi gösterir, her zaman benimle konuşmaktan hoşlanırdı. Ben de kendisini çok sever ve sayardım. Fırsat buldukça satranç oynardık. Bazen o yenerdi bazen ben yenerdim. O akşam amcam uzun boylu, beni fizik okutmaktan caydırmaya, gene hukuk ya da siyasal bilgiler okumaya yönetmeye çalıştı. "Senin durumun itibarıyla en iyi yapacağın şey yöneticilik ve sonra siyasettir." diyordu. Hatta bir ara, "Cumhurbaşkanlığına kadar yolun açıktır," dedi. Ben de, iyi hatırlıyorum, kesin bir tavırla, "Ben bilim alanında başkan olmayı, cumhurbaşkanı olmaya tercih ederim." diye yanıt vermiştim.
Sayfa 142Kitabı okudu
·
106 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.