Gönderi

Ey Aziz! Ma'lum olsun ki, tarîk-i Muhammedi'de ahlâk-ı Peygamberiyi kendisine şiar edinmek her mü'min-i mükellefin borçlu olduğu bir vazifedir. Öyle olunca ya'ni ahlâk-ı Muhammedi'yi fener gibi önüne ışık edinmedikçe, o kimsenin sonu husrân ve helâktir. Ahlâk-ı Muhammedi'yi kendisine şiâr edinen kimse, her zeman dünyevi ve uhrevi se'âdet-i ebediyyeye mazhar olarak; kalbi, mir'ât-ı hakikat ve merkezi tevhid-i sırr-ı Yezdânî ve o kalb, delil-i kurb-i Subhâni... ve o kalbe nazar ettikçe, hakikat-i râh-ı hüdâ-yı teayyün ederek kurbiyyet-i Hudâ-yı lemyezel ile feyz-i füyûzât-ı Samedânî, bütün cevarih-i a'zâsını istila edecektir. Ve o âyineye nazar ettikçe «Cânân cemâlin gösterir» sirrina mazhar olacaktır. Ve bin-netice lika-yı ilâhiyyeye karşı teslim-i rûh etmek üzre Cenâb-ı Hakk'ın Kur'ân-ı Kerîm'i ile va'd ettiği cennet-i Fir devs-i a'lâsında «niteliksiz» Cemâl-Ullah'ı seyretmekle son ikram-ı ilâhiyyeye mazhar olacaktır. Cenâb-ı Z'ül-Celâl Hazretleri, dergâh-ı ulû hiyyetinde makbûl, mergûb, mahbûb ibâd-ı kirâmının hurmetine bizlere avn u inâyetini delâlet buyursun, bi-mennihi-Teâlâ...
·
235 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.