Gönderi

442 syf.
7/10 puan verdi
·
47 günde okudu
Aşk Üzerine Bir Roman
Kolera Günlerinde Aşk
Kolera Günlerinde Aşk
Gabriel Garcia Marquez
Gabriel Garcia Marquez
Uyarı:Inceleme spoiler içerir. Kitap incelemeleri beni o kadar etkiledi ki,bu tartismalara ben de fikrimi eklemek istedim.   An itibariyle kitabı bitirmiş durumdayım. Öncelikle söylemeliyim ki kitabı okumadan önce hiçbir araştırma yapmadım, ve gerçekten sıfır beklentiyle okumaya başladım. Gerek yazarın ününden, gerekse kitabın “epik” diyebileceğimiz abartılı adından değişik, salgın ve aşk konulu bir kitap okuyacağımı düşündüm. Fakat malesef ki kitapta iki insanın oldukça olağan hayatını okumaktan başka bir şey yapmıyoruz. Olağan derken, aslında arkaplanda sürekli süregelmekte olan savaşların, salgınların, buhranlı toplumsal ortamın ve yapıların tanığı oluyoruz. Yarım yüzyıl boyunca bir ülkenin içinde bulunduğu siyasi durumun ve teknolojik gelişmelerin iki insanın özel hayatına odaklanırken olay örgüsüne çok güzel yedirilmiş, ince detaylarla karakterlerin hayatını nasıl etkilediğinin gösterilmiş olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan direkt toplumsal durumu anlatmasından daha etkileyici geldi bana. Yani biz savaş ve salgın zamanında bile olsa insanların süregelen oldukça sıradan bir hayatı yaşamaya devam edebileceğini, yine her “insan” gibi kendi küçük sorunlarına odaklanabileceklerini tekrar tekrar görüyoruz. Sonuçta yazarın da dediği gibi: “Felaketlerde aşk, daha yüce, daha soylu olur.”  Ne olursa olsun, insanoğlu her zaman insan olmaya devam edecektir. Fakat tüm bu anlatıma rağmen, söylemeliyim ki yine de kitap beni içine çekemedi. Yazar belki de bu denli önemli olayları araya çok güzel sıkıştırıp sıradan bir hikaye anlatıyor gibi gözüktüğü için, belki uzun uzun paragraflarla birden alakasız olayları anlatmaya geçmesinden, belki 53 yılı bu karakterle beraber yaşadığımızdan ve bir sürü olay anlatılmasından, belki de olağanüstü bir aşkı çok yalın bir şekilde anlatmasından…bilmiyorum. Olağanüstü kısmı ise, bence sorgulanır. Aşkı tüm gerçekçiliğiyle anlatan bir roman, aşksızlığı da, yarım asır sonra aslında aşık olmadığının farkına varmanın da… Karakterler tüm hataları, pişmanlıkları, kişilikleri ile çok gerçekler. Ancak burada var olan şey “aşk” mı? Kesinlikle sorgulanır. Zaten kitabın sevdiğim tek bir yönü varsa o da benim aşk konusndaki pek çok önyargımı yıkmama ve kendimi sorgulamama sebep olmasıydı. Mesela yaşlı insanların aşkı konusunda, pek çok garip önyargımı yıktıran bir kitap oldu. “Çünkü ne zaman,nerede olur sa olsun, ama en çok da ölüme yaklaşıldıkça aşkın aşk olduğunun bilincine varmaya yetecek kadar yaşamışlardı birlikte. “ İki kişinin de kaderi boyunca belli olaylardan geçip, hazır olduklarında bir araya gelmiş olmaları…Pek çok kişinin yargılayacağı, muhtemelen benim de, özellikle Fermina’nın çocuklarının yerinde olsaydım muhtemelen biraz sinirleneceğim bir olay olurdu. Şimdi karakterlere bakalım. Bu kitap Fermina Daza’ya da odaklansa da kitabın yıldızı kesinlikle Florentino’dur bence. Kendisinin herkesin övdüğü 53 yıl,7 ay,11 gün bekleyişi gerçek bir aşk mıdır? Yoksa sadece elde edemediği bir şeye duyduğu saplantı mıdır? Florentino’nun aşkını yıllarca içinden atamadığı sırada ömründe herhangi bir insanın ulaşamayacağı rakamda kadınla birlikte olması, (üstelik kendisinin bahsedilen defterinde olmayan bir o kadar kaçamağı daha olduğunu düşünürsek) ve bunların sonucunda asla bir hastalık kapıp ölmemesi de ironik doğrusu. Her ne olursa olsun, Florentino aşkını geride bırakıp herhangi biriyle evlenememiş, belki hayatında en yakın hissettiği tek kişiyle ve ilk kez bir kadınla arkadaş kalmıştır. Bu kısımlar da bana ütopik geldi açıkçası. Herhangi birinin bu şekilde bir yarım asır geçirebileceğine nedense pek inanmıyorum. Bu açılardan da kitap benim ne kadar yargılayıcı olduğumu anlamama neden oldu. Florentino, insanın kalbine aynı anda pek çok kişinin sığabileceğini savunan, epey şıpsevdi, herhangi bir kadınla cinsellik dışı bir şey düşünememiş bir karakterken, Fermina’ya duyguğu duyguların bu denli saf olması, kendisinin kalbinin tek sahibinin o olduğunu iddia etmesi de bence saplantıdan başka bir şey değil. Çünkü zaten bir kalpte aynı anda birçok insan bulunabileceğini iddia eden bir karakter, nasıl bir kişiyi ömrü boyu sevmiş olabilir? Ayrıca herkesin inanılmaz tepki verdiği, benim hayrete düşüğ iki kez okuduğum bir kısım daha var, bu da gerçekten gerekli miydi, bu karakter hala sevilebilir mi, iyice sorgulatıyor bana. Açıkçası Marquez’in pek çok kitabında bu tarz toplumca yargılanan ilişki tipleri bulunduğunu da biliyorum, bu da beni yazardan soğutuyor. Belki yazar karakteri sevmememiz için bilerek yapmıştır, ya da dünyada bunların ne kadar yaygın olduğunu göstermek için.Bilemiyorum. Fakat insan Fermina bunları öğrense ne yapardı, diye düşünmeden edemiyor da. Hayatı boyunca nedensizce acıdığı, hor gördüğü, söylentilerini duyduğu bu adamın geçmişini bilmek istememekle iyi de yapmış. Kitap Fermina açısından ise, aşk, haz ve zevkler olarak değil; Fermina’nın karşı çıkamadığı toplum baskıları,değiştiremediği fakat zorla ve zamanla değişmek zorunda kalan kişiliği, denge dolu evliliği, aşk sandığı duyguları gösteriliyor. Başlarda çok güzel bir hayat yaşadığı anlatılan Fermina, sonraları aşık olmadığını fark eder, "İnsanın onca yıl, onca hırgür, onca sıkıntı arasında nasıl böylesine mutlu olabildiği inanılmaz bir şey,Allah kahretsin, bütün bunların aşk olup olmadığını bile bilmeden.” Elinden kayan fırsatlar,kayıplar, pişmanlıklar,ölüm ve toplum temaları Fermina’nın hayatı boyunca işlenir. Asla karşı çıkamadığı babası,eşi, eşinin ailesi gibi. Sonuç olarak Fermina huzurlu bir hayat geçirmiş; üzüldüğünde onu mutlu etmek isteyen biriyle, karşılıklı tavizler verilen bir ilişki yaşamıştır. Florentino ise onun için her şeyinden taviz vermeye hazırdır. Açıkçası ikinci tip bir ilişki pek sağlıklı gelmiyor bana. Kitapta ayrıca tutarsızlıklar da var,kitabın ilk kısımlarında doktordan bahsedilirken anlatılan Fermina,onun evi,hayvanları, ikisinin hayatlarında yalnızca bir kez kavga ettikleri gibi detaylar sonradan ya değişiyor, ya da bir daha asla bahsedilmiyor. Yani başlarda özenilecek bir şey gibi anlatılan evlilik, özellikle Fermina’nın kaybından sonra bir tık ideallikten uzaklaşıyor.Sonuç olarak, Fermina’nın ne sonunda bulduğu şey “aşk” oluyor ne de evliliğinde. Fermina hayatı boyunca aşık olmamış,yalnızca sevmiş diyebiliriz. Bu da karaktere olan acımamı bir tık artırdı. Toplum tarafından eleştirilmesine ancak saygı duyulmasına rağmen; hayatı boyu kendi evinde bile gizlice sigara içmiş, eşinin annesine kızmış fakat ses çıkaramamış,babasına dur diyememiş, eşinin ihanetini sindirmiş bir kadın olarak kalmış. "Yüz yıl önce, ikimiz de çok genç olduğumuz için, şu zavallı adamla bana yaşamı haram ettiler; şimdi de çok yaşlı olduğumuz için aynı şeyi yapmak istiyorlar." Kitap hakkındaki görüşlerim bu şekilde. Üstünde düşündüğüm, fakat çok akıcı diyip hemen bitirebildiğim bir kitap olmadı. Aşk kavramının ele alınışını da beğenmedim, fakat yazar bence bunun aşk olup olmadığını düşünmemiz için özellikle yazmış. İki karakter gençlik hallerinde birlikte olabilselerdi ne olurdu, diye düşünüyor insan, fakat Fermina’nın Florentino’yu fark edebilmesi için 50 yıl geçmesi gerekti. Muhtemelen her şeyi yıkıp onunla evlenebilseydi de hayatı bu derece güzel olamayacaktı bile. Kısacası bu şekilde düşünüldüğünde bu, büyük bir aşk hikayesi anlatan bir roman değil, aşk üzerine bir roman diyebiliriz.
Kolera Günlerinde Aşk
Kolera Günlerinde AşkGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 20209bin okunma
·
163 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.