Öyle bir geldin ki, dindi fırtına
Zamanıydı bir kuyuya bakmanın
Sen benim kervanım, yolum, sabahım
Zamanıydı bu kâbusu yıkmanın
Unutmayı bekleyerek geceyi
Kim derdi ki beni o mezarlıktan
Çekip alacaksın; sonra ırmaklar
Taşır yüreğime kardelenleri
Neredeydin kalubeladan beri
Öyle bir güldün ki, sustu karanlık
Ufuklarda kalbin gözleri vardı
Coşku dalga dalga gökleri sardı
Öyle bir vurdu ki sahile ruhum
Yolların, kuşların ve kanatların
Şarkısı duyuldu dağda, bayırda
Bir akşam yıkarak değirmenleri
Öyle bir geldin ki can kalesinden
Nefesi kesildi senin sesinden
Mahrem bir rüyada koşan atların
Öyle bir vardın ki topraklarıma
Dalları tutuştu ısırganların
Hasreti büyüdü sırlı anların
Öyle bir durdun ki son kapısında
Yıkılan evlerin, çöken hanların
Bir saray gölgesi düştü ömrüme
Beyazdan kırmızı güller devşirip
Tarihin derdiyle uyandı hilal
Bir sultan yürüdü seher vaktinde
Unuttum nerdeyim; nedendir bu hâl