Gönderi

Yine zevrak-ı derûnum kırılıp kenâre düştü .. Dayanır mı şîşedir bu reh-i seng-sâre düştü .. O zamân ki bezm-i cânda bölüşüldü kâle-i kâm .. Bize hisse-i mahabbet dil-i pâre pâre düştü .. Gehî zîr-i serde desti geh ayağı koltuğunda .. Düşe kalka haste-i gam der-i lutf-ı yâre düştü .. Erişip bahâra bülbül yenilendi sohbet-i gül .. Yine nevbet-i tahammül dil-i bî-karâre düştü .. Meh-i burc-ı ârızında gönül oldu hâle mâ`il .. Bana kendi tâli`imden bu siyeh sitâre düştü .. Süzülüp o çeşm-i âhû dedi zevk-i vasla yâ .. Bu değildi niyyetim bu yolum intizâre düştü .. Reh-i Mevlevîde gâlib bu sıfatla kaldı hayrân .. Kimi terk-i nâm u şâne kimi it`ibare düştü .. ~ Şeyh Galib ~ (Yine gönül kayığım kırılıp kıyıya düştü; bu gönül şişedendir, düştüğü yer ise taşlıktır, dayanması ne mümkün .. ) (Can meclisinde istek kumaşları bölüşüldüğü zaman, bizim payımıza sevgi payı olarak parça parça olmuş bu gönül düştü .. ) (Gam hastası bazen eli başının altında, bazen de ayağı (kadehi) koltuğunda olduğu halde düşe kalka sevgilinin kapısına düştü .. ) (Bülbül bahara erişti ve gül sohbeti yenilendi; ancak ayrılığa tahammül nöbeti yine bizikararsız gönlümüzün payına düştü .. ) (Gönül, sevgilinin aya benzeyen yanağının burcunda bulunan beni (tanesi) sevdi; dolayısıyla bana kendi talihsizliğimin siyah yıldız düştü .. ) (Sevgilinin o ceylan gözleri süzülerek kavuşma zevkine yâ Hû dedi .. Ne yapayım, böyle olmamalıydı, beklediğim bu değildi; gözlerim yoluna düştü .. ) (Gâlib, Mevlevilik yolunda kiminin namını ve şanını terk ettiği, kiminin de itibar hevesine düştüğünü gördü ve bu gördükleri karşısında şaştı kaldı ..)
·
39 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.