Gönderi

"Ansızın bedenimden çıktım, sokak lambasının tepesine kondum, oradan ikimize baktım. Kendimi gayet net görebiliyordum. Bozulan burgu örgülerimi düzeltmek için saçlarımı yıkayıp yeniden örmem gerekiyordu. Cildim matlaşmış, leke leke olmuştu, gözlerim ovuşturup durmaktan kıpkırmızı kesilmiş, sürekli ısırdığım, sıktığım dudaklarım kurumuş, kilo vermiştim, kıyafetlerim üstümden dökülmeye başlamıştı. Scott'ın gördüğü şel buydu işte, gördüğünü söylediği ve kusurlu bulduğu şey buydu. -Bunu söylemeni bekliyordum, biliyor musun? Ve evlendiğim, yıllarca sevdiğim bunu söyleseydi perişan olurdum, ama sen söyleyince vız gelip tırıs gidiyor. -Ne diyorsun sen? Evlendiğin adam benim. Küçümseme sırası bendeydi, ama yüzümden belli olup olmadığından emin değildim. -Benim evlendiğim adam porno izlemezdi, para delisi değildi ve ne pahasına olursa olsun yakışıklı olacağım diye takıntı yapmazdı. Nazikti, bana sarılışı, öpüşleri hep sevişmeyle noktalanmazdı. Porno tarzı seksle tabii. Benim evlendiğim adam konuşurken beni dinler, çocukları doğduğunda ağlar, sırf bu yüzden arada bir elimi tutardı. Benim evlendiğim adam bir defasında, evsizler yararına satılan Big Issue gazetesini satan adama beş pound vermişti, çünkü hava çok soğuktu ve adamcağız bir fincan sıcak kahve içsin istemişti. Benim evlendiğim adam adımı yıldızlara yazardı. Bana Brighton sahilinden yüzlerce çakıl taşı toplamıştı laf olsun diye, sonra sahilin ekosistemini bozmamak için onları geri götürmüştü. Benim evlendiğim adam, çimden çok çamurla kaplı bahçede kızlarla atçılık oynamış, en sevdiği pantolonunu çöpe atmak zorunda kalmıştı. Kızlarından biri su çiçeği olunca, kaşınmasın diye bir hafta boyunca geceleri başında beklemiş, ateşini ölçmüş, ona masallar okumuştu. Sen o adam değilsin..."
·
19 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.