Gönderi

Gorki:
odasında, yakışıklı, genç bir savcı yardımcısına rastladım. Çehov'un önünde ayakta duruyor, kıvırcık saçlarını geriye doğru sıvazlayarak kendinden emin bir tonla şöyle diyordu: "Anton Pavloviç, Baltalayıcı adlı hikâyenizde beni son derece karmaşık bir problemle karşı karşıya bırakıyorsunuz. Denis Grigoriyev'in kötülüğü bilerek yaptığını kabul edecek olsam, toplumun çıkarları öyle gerektireceği için, hiç duraksamadan onu hapse yollamayı görev sayardım. Oysa o yabaninin biri; yaptığının büyük bir suç olduğunun farkında bile değil, ona acıyorum. Öte yandan, onu aklı başında olmayan bir vatandaş diye görerek acıma duygusuna yenilecek olursam, Denis'in tekrar rayların somunlarını sökerek trenleri raydan çıkarmayacağı konusunda kamu vicdanını nasıl rahatlatabilirim? İşte sorun burada. Ne yapmak gerekir?" Sustu, sandalyesine oturup geriye yaslandı ve soran bakışlarını Anton Pavloviç'in yüzüne dikti. Gıcır gıcır üniformasının önünü yukarıdan aşağıya kadar ilikleyen pirinç düğmeleri de bu hamiyetli genç memurun yıkanmış paklanmış suratındaki gözler kadar güvençle, bu gözler kadar budalaca ışıldıyordu. Anton Pavloviç büyük bir ciddiyetle, "Ben yargıcın yerinde olsaydım, Denis'i salıverirdim," dedi. "Hangi gerekçeyle?" "Ona şöyle derdim: 'Sen henüz yeterince gelişip bilinçli bir suçlu olamamışsın, Denis. Hadi git de bilinçli bir suçlu olmaya bak." Hukukçu bir kahkaha attı, ama sonra hemen kendini toparlayıp, yine o uğursuz ciddiyetini takınarak sürdürdü konuşmasını: "Hayır, sayın Anton Pavloviç, sizin ortaya attığınız sorun ancak, canlarının ve mallarının korunmasını benden bekleyen toplumun çıkarları doğrultusunda çözümlenebilir. Denis'in yabani olduğu doğrudur, ama o aynı zamanda bir suçludur ve gerçek de işte buradadır." Anton Pavloviç damdan düşer gibi, "Gramofon dinlemesini sever misiniz?" diye sordu. Delikanlı, "Ah, evet," diye hevesle atıldı; "çok severim. Müthiş bir buluş." Anton Pavloviç üzüntülü bir tavırla, "Bense gramofona hiç tahammül edemem." "Neden?" "Nedeni şu; gramofondan konuşmalar duyulur, şarkılar duyulur, ama bunlarda duygu yoktur. Oradan gelen bütün sesler boş ve cansızdır. Peki, siz fotoğrafçılığa ne diyorsunuz?" Hukukçu meğer fotoğrafçılığa çok meraklıymış. Hevesle hemen bu konu üzerinde konuşmaya başladı ve Çehov'un büyük bir isabetle, kurnazca ortaya çıkardığı o "müthiş buluş"a duyduğu ilgiyi unuttu gitti. O üniformanın altındaki insanın yavanlıktan çıkıp, az çok ilgi çekici bir insan, ava götürülen bir yavru köpek gibi hâlâ delişmenliğin izlerini taşıyan bir insan haline dönüşmesine bir kez daha tanık oluyordum. Delikanlıyı geçirdikten sonra Anton Pavloviç suratını asarak şöyle dedi: "Adalet mekanizmasının gerisinde, insanların kaderiyle oynamayı işte bunun gibi tüysüzlerin ellerine bırakıyorlar." Bir an sustuktan sonra da ekledi: "Savcılar balık avlamayı pek sever. En çok da tatlı su levreğini."
Sayfa 36 - 37 Yordam EdebiyatKitabı okudu
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.