Tarihte Niğbolu Haçlıları ismiyle anılan bu Haçlı ordusunda Macar, Fransız, Alman, İngiliz, Belçikalı, İtalyan, Hollandalı, Avusturyalı, Eflaklı, Rodoslu, İskoç, Leh ve Çekler başta olmak üzere Avrupa’nın hemen her milletinden şövalye ve asiller vardı. Haçlı ordusunda Macar Kralı Sigismund, Fransa Kralı II. Jean’ın torunu ve Burgonya Dükası Philippe de Hardi’nin oğlu Nevers Kontu Jean Sans Peur başta olmak üzere birçok asilzâde ve şövalye de bulunuyordu. 10 bin kişilik Fransız birliğinin yaklaşık onda biri Fransa’nın sayılı asilzâdelerinden oluşuyordu. Avrupalılar, Haçlı seferlerindeki günleri hatırlamışlardı. Bazı tarihçiler tarafından “Son Haçlı Seferi” olarak da adlandırılan Niğbolu Haçlıları, üç asır önce Kudüs’ü işgal eden atalarının hayalleriyle yola çıkmışlardı. Türkler’i, Rumeli’nden attıktan sonra Kudüs’e gidip, Kutsal Toprakları’nı kurtaracaklardı.
Bu sıralarda İstanbul kuşatmasıyla uğraşan Yıldırım Bâyezid, Haçlı ordusunun hududu geçtiğini duyar duymaz kuvvetlerini Edirne’de toplayıp düşmanın üzerine yürüdü. Sultan, lakabına uygun bir şekilde yıldırım gibi hareket ederek Niğbolu’ya 6 saatlik bir mesafeye kadar geldi. Osmanlı öncüleri, sultana kalenin büyük bir düşman ordusu tarafından sarıldığı haberini getirdiler. İki ordu 25 Eylül 1396’da Niğbolu Kalesi önlerinde karşı karşıya geldiler. Osmanlı ordusunun mevcudu 60 bin kadardı. Çok kısa süre içinde hazırlanmak zorunda kalan sultan, Anadolu birliklerinin tamamını Rumeli’ye geçirememişti. Sırp Kralı Lazareviç, bu muharebe de metbusu Yıldırım Bâyezid’i yalnız bırakmamıştı. Avrupa’dan binbir çeşit insanı bünyesinde barındıran Haçlı ordusu ise yaklaşık 150 bin kişiden oluşmaktaydı. Sayı üstünlüğüne rağmen Haçlılar arasında ordunun sevk ve idaresi hususunda büyük bir karmaşa vardı. Haçlılar, şaşırmalarına rağmen “Gök yıkılsa mızraklarımızla tutarız” diyecek kadar da zafer kazanacaklarına emindiler.