Gönderi

İçki ve Algı
Yapılan bir araştırma, ABD üniversite öğrencilerinin kişi başına içki harcamasının yıllık 446 dolar olduğunu gösteriyor. Öğrencilerin % 4'ü her gün içiyorlar. Diğer bir araştırma sonucu ise üniversite öğrencilerinin % 40'ının ayda on veya daha fazla sarhoşluk düzeyinde içtiğini gösteriyor (5 ve daha fazla bardak). Bu içki firmaları için ulaşılmış çok iyi bir rakam. Türkiye'de de ne yapıp edip burakama ulaşacaklar. Burada en önemli yöntem içkinin zararlarını unutturmak ve çok kabul gören, hatta içmemenin ne kadar dışlanmış bir davranış olduğunu genç başlayıcılara hissettirmektir. Onun için içki reklamlanında hep çok sayıda genç, güzel insanın müthiş eğlenerek içtiklerini görürsünüz. Aralarında bir tane yaşlı ya da çirkin kimse yoktur. "İçince güzelleşiliyo" kavramının doğru olduğunu görüyoruz. İçmemek kabul görmeyen bir davranıştır. Geçenlerde büyük bir gazetede bir iç sayfa manşeti vardı: "Hâlâ Anadolu'da şarabın günah kabul edildiği yerler var!" Bu başlık üzerine Eşikaltı propaganda tekniği uygulaması hakkında kitap yazılabilir. Sadece bu başlık üzerine! Üç semavi dinde de alkol üzerine yasaklar vardır. Nüfusun % 90'ı Müslüman olan bir ülkede "hâlâ" kelimesi, "Bu çağda şu geri kalmışlığa bak!" anlamına geliyor. Eşikaltı mesajındaki ana gönderme, "Şarap içmemek gariptir. Siz de için" diyor. Geçenlerde cankuş bir arkadaşım geldi, tam bir "gusto"dur. Şarap üzerine konuşur, anlatır, takip eder. "Ağabey evde şarap yapıyorum" dedi. "Hayırlı olsun, senin evden çok hayırlı evlat çıkar oğlum" dedim. Gülüştük. Gittim, içeriden litresi 2 TL'ye satılan % 100 üzüm suyundan iki bardağa koydum. İçtik. "Nasıl?", "Harika", "Ağabey, bir şey soracağım" dedim. "Herhangi bir şarabın şu üzüm suyundan lezzetli olma ihtimali var mı?" Durdu. "Harbiden yok!" dedi. "Eee, niye şarap bu kadar konuşuluyor? Gustolar, dergiler, köşe yazıları?" Benim aslan dostum "Ağabey şarap bir kültürdür, tutkudur" falan diye anlatmaya başladı; ama kafası karıştı. Bize içirdikleri şey kesinlikle ve kesinlikle üzüm suyundan lezzetsiz; ama hiçbir üzüm suyunu o fiyatlara satamazsınız. Tek neden bu. İki defa viski tadımına katıldım. Birinde konuşmacı on dakika hangi imbikten nasıl süzüldüğünü, nasıl süper olduğunu anlatıyor. "Bu artık süper bişi" diyorsun, bir yudum al, berbat bir şey. Sonra on dakika anlatıyor. "Bu bilmem ne meyvesi gövdeli, okyanus kokulu falan" diye bir yudum alıyorsun içilir bir şey değil, şişesi 100 TL. En son kıllı sırtlı konuşmacı anlattı, anlattı. Kiraz ve çilek aromalı ve çikolata tadında bir viskiymiş. Bir yudum aldık berbat bir şey. Katılımcılardan bir delikanlı ağabey kalktı. "Ya ben alırım bir kilo kiraz, yarım kilo çilek, bir de madlen çikolata yerim üzerine, bu eziyete dayanılmaz" dedi. Gülmekten yerlere yattık. Size sattıkları alkollü içkilerin hiçbiri içilebilir şeyler değildir. Acı, berbat tatlardır, bir süre sonra bağlandığınız alkol ihtiyacı başlar; içmeden duramazsınız. Sattıkları şey tutkudur, bir sınıfa bağlı olma duygusudur. Türkiye'deki rakamı bilmiyorum, ABD üniversite gazete reklamlarının % 35'i içki sektöründen geliyor. Alkol pazarı büyük bir güç. Durduramazsınız. Bir şişesi on binlerce dolara satılabilen bir ürün. İşin içinde büyük bir kâr marji var. Sattıkları şey, o içki değildir, hiçbir zaman. Gücü, seksi satarlar size. Büyük reklam bütçelerinin hedef böceği olursunuz. O yüzden ülkede bombalar patlar, gencecik Mehmetçiklerin kolu, bacağı koparken gazetelerin köşe yazarları şarap üzerine yazı yazarlar. Anlattıkları şey "şarap" değildir, ne denli ince, zevkli ve kültürlü olduklarını gösterirler size. Zenginlerin gösterişli giyimleriyle, purolarıyla anlattıkları gibi. Ne demiştik, ağır içiciler (farkındaysanız hâlâ alkolik kelimesini kullanmış değilim) iki temel nedenden dolayı içiyorlardı: a) Sosyalleşmek b) Sekse ulaşmak.
Sayfa 67-68
·
60 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.