Gönderi

Türk edebiyatı, Asya steplerinde dilden dile dolaşan kam manilerinden Altayların eteklerinde söylenen destanlara, Timurlu saraylarındaki divanlardan Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde kaleme alınan mesnevilere kadar uzanan büyük yolculuğunda din adamlarına yönelik müstehzi bir imada bulunmak şöyle dursun, en ufak bir saygısızlık göstermemiştir. Aksine din bilginlerine; yol gösterici, aksakallı, gök sakallı, bilge, derviş, ulu, ata gibi sıfatları layık görmüştür. Ne yazık ki Tanzimat'la beraber aydınlara iyice sirayet eden Batılılaşma temayülünün, geleneksel dünyaya ait kurban etmek istediği ilk figür din adamı olacaktı. Henüz katı pozitivist görüşlerin, temel dinî fikirlere cepheden savaş açamayacağı bu geçiş döneminde din görevlilerinin hedef seçilmesi manidardır. Bu entelektüel cinayetler ilerleyen yıllarda roman, öykü ve sinema gibi sanat alanlarında insafsızca tekrar edilecekti.
Sayfa 68 - Emin Gürdamur
30 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.