Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

120 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Cebimizdeki safiri denizde sektirebildiğimiz gün...
“Yaraların hissedilmesi için tanımlanmaya ihtiyaçları yoktur” der Amin Maalouf. Yaralarımız, varoluşumuzun kanıtı gibidir. Yara nerede açıldıysa bütün benliğimiz yüzünü o yana çevirir. Çünkü sancının konuştuğu yerde başka hiçbir sesi duyamazsınız… İşte
Resul Bulama
Resul Bulama
‘nın kaleminde hayat bulan
Taş Sektirme Ustası
Taş Sektirme Ustası
da, sancısının sesini dinlerken hayata sağır kesiliverenlerden... Ne baba nasihatı, ne ana ricası, ne dost uyarısı, ne de yârin kucağı çare olamamış, bir merhem sürememiş bu yaraya. Cebinde bir avuç taşla her gün yaşadığı kasabanın sahilini revir bellemiş kendine… Zaman desen, günbatımı akrep, son vapurun düdüğü yelkovan… O en sert dediğin taşı hamura çeviren derya, derdi de söküp alamaz mı derinine? ---------------------------- Rousseau’nun dediği gibi özgür doğduk hepimiz. Fakat zincire vurulduk her yerde… Bu öyle bir zincir ki, ucu bucağı görünmez oldu bir yerden sonra. Bize öğretilen her şey, bir halka daha ekledi zincire. Kalan zamanımızı da bu halkaları çıkarmak için beyhude bir çaba içinde geçiriyoruz. Dahası, öğütler veriyoruz birbirimize… Öğüdü veren de prangalı, alan da… Sanıyorlar ki, yara bandıyla iyileşiyor yaralar. Oysa biliriz ki, yara bandı yarayı kapatır sadece. Kusuru saklar. Taş sektirme ustasına divane diyenlerin bir ‘kusur saklama ustası’ olduklarından haberleri var mı acaba? Bana sorarsanız, insanın tek derdi kendi günahları olmalı… Günah sizin için bir anlam ifade etmiyorsa, kusurları diyelim o vakit. Ve bu kusurlardan tam takım arınmak mümkün olamayacağı için dertsiz insan diye bir şey de söz konusu olamaz haliyle… Bu nazarla bakıldığında, dert sahibi insan kendini bilen insandır. Niyazi Mısrî’nin meşhur dizelerindeki gibi “derdine derman ararken, dermanı derdinde bulandır.” Taş sektirme ustasının mıntıkasının sınırları yalnızlık ile kalabalığın kesiştiği yerdedir. Belki de o yüzden kalabalığın içinde kendini yalnız ve hüzünlü; sadece taşlarıyla yalnız kaldığı zamansa kendini bir kalabalığın içinde ve coşkulu hisseder. ----------------------------- Ancak bu yalnızlık bir tercih değil, bir mecburiyettir sanki. Çocukluk arkadaşı onu ve kasabayı terk edip gitmiştir. Anne, baba ve diğer kasaba insanlarının gözünde zaten kurtarılması gereken bir hastadır. Hal böyle olunca, bazen kahveciye, bazen mezarcıya bazen de kasabanın ‘delisi’ne döker içini… Kendisiyle taş sektirmek isteyen için bir cebinde taş saklar, kendisine kulak verenler için de diğer cebinde sözcükler… Taş denizde seker, sözler dimağda… Lakin sözün de bittiği bir yer olur elbet. Ama taşlar asla bitmez. Rengi değişir, adı değişir, boyutu veya yüzeyi değişir ama denizde sektirecek bir taş mutlaka bulunur. Belki de o yüzden insanların yanı değil de denizlerin kıyısı daha güvenlidir… Kusur saklama ustaları pek bilmez taşın değerini. Taş, ‘tek’ olduğunda bir anlam kazanır onlar için. Hayatlarının en özel anlarını o taşla ölümsüzleştirmek isterler. Taştan bir aşk çıkar mı? Bu soruyu ustaya sormak lazım aslında. Usta, bir şeyin az olduğunda kıymet bulmasını saçma bulur. “Kuma neden bu taş kadar kıymet vermiyoruz. Çünkü kolay bulunabiliyor. Hava ve su da kıymetli değil o halde” diye ifade eder kendini. Onun bu cevabını duyunca yine dönüp dolaşıp insan arzularının kapısına dayanıveriyoruz. Çünkü şartlanmış dünyada insan neyi arzuluyorsa onunla dertleniyor. Başka bir ifadeyle, arzularımız derdimiz oluyor. E ‘arzular şelale’ olduğuna göre… --------------------------- Neyse, burayı daha fazla deşip yaralarımızı tekrardan kanatmayalım… Burada benim için asıl önemli olan şey, bu yazının, hatta bu öykünün bana en yoğun hitap eden mesajı üzerine birkaç söz paylaşabilmek… Cebimizdeki safiri, yani en değerli taşı denizde sektirebildiğimiz gün… Tuttuğumuz en büyük balığı tekrar denize salıp boş kovayla eve dönebildiğimiz gün… Hayatımızın merkezine koyduğumuz, en özel günümüz dediğimiz düğün günümüzü sahilde yalın ayak taş sektirerek kutlayabildiğimiz gün… Ve daha niceleri… Bir okyanusun ufuk çizgisi kadar uzak bir şey söylediğimin farkındayım. O günü imgelemek bile neredeyse imkânsız. Çünkü insan zihninde canlandıramadığı bir şeyi imgeleyemez zaten. Safirin de diğer taşlar gibi bir taş olduğu henüz öğretilmedi bize. Taş sektirme ustasıyla tanışıncaya kadar kumun, havanın, suyun bir safirden daha değerli olabileceğini, oltasız da balığa çıkılabileceğini kimse anlatmadı… Ama siz lütfen kendinizi biraz zorlayıp düşünmeye çalışın… O gün gelseydi, nasıl bir hayatımız olurdu? --------------------------- Değerli dostum
Resul Bulama
Resul Bulama
uzun bir süredir üzerinde çalıştığı, zaman zaman bizim de görebileceğimiz bir yer seçip biz okur dostlarını da bu gayret ve emeğine ortak ettiği bu ilk öykü kitabıyla, bir heykeltıraşın taşa şekil vermesi gibi adeta sözcüklere şekil vererek edebiyat dünyasına taş gibi bir eser hediye etmiştir. Bir okuru da bundan daha mutlu edecek bir hediye olamaz diye düşünüyorum. İnşallah, yeni eserlerle de daha da zenginleşip bir külliyata dönüşecektir zaman içerisinde… Yolu her daim açık olsun… Hülasa, şöyle bitireyim meramımı değerli dostlarım; bazen akletmek, cebinizdeki en değerli taşı bir kuyuya atabilmektir. Ve bizler biliriz ki, kuyuya atılan taş, kuyuda kalmalıdır. Ve yine bizler biliriz ki, delilik o taşı kuyudan çıkarmaya çalışmaktır. Hepinize keyifli okumalar dilerim…
Taş Sektirme Ustası
Taş Sektirme UstasıResul Bulama · 0150 okunma
··
3.716 görüntüleme
Resul Bulama okurunun profil resmi
Beni anlayanlarda bugün. "Üç Günlük Dünya İçin Üç Sayfa Günlük" öyküsüne ilave... Beni anlayan biri oldu bugün. Daha doğrusu gece yarısı o anlamış da ben sabah gördüm. Yok en iyisi şöyle söyleyeyim; kitabı zaten bitirmeden içinde bir kurguyla okumuş, bütün atılan düğümleri tek tek çözerek, bütün sembolleri kendi birikimiyle başka bir yerde harmanlayarak okumuş. Buna okumak dediğimizde kelime tam ifadesini bulmuş olmuyor aslında. Yazım sürecine eşlik etmiş gibi, bu kısmı yazalım mı, kalsın mı, değiştirelim mi der gibi okumuş. Yani demem o ki okumayı da, yazmayı da önemsemiş ve özümsemiş. Anlamış beni. Bu gece yazmış ama ben sabah gördüm. Güneş doğmak üzereydi, kaçıncı güneş bilmiyorum. Takvime bakarsak üçüncü olabilir. Uzun süre uyumuşum. Ametist taşı böyle yapıyor işte. Kalkınca güzel bir şey olsun istedim. O kadar gün bekledik uyanmak için, madem ki uyandık, güzel bir şey olsun dedim. Sonra beni anladığını anlatan bir yazı gördüm. Sahilde bütün taşları geri çevirmeye ikna eden Safir gibi bir dost.
Necip G.
Necip G.
Kimseye anlatma diyor bunları, seni anladım. Ben de batan bir taş gibi içimde tutuyorum, dördüncü sayfa olarak burada dursun.
Necip G. okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Resul hocam. Herbir satırı ayrı mutlu etti beni. Geceye de, doğan güneşe de selam olsun. Yazarak, okuyarak, düşünerek, hissederek... bir şekilde anlaşabiliyorsak demek ki anlatan ne anlattığını biliyor, dinleyen de anlatılanı anlamak için gayret gösteriyor. Güven duyduğunuz insanların sözlerine kulağınızı daha çok açarsınız. Siz, yüz yüze görüşmediğiniz pek çok insana bu güveni öyle bir hissettirdiniz ki, bu ancak insanın kendi doğasında varsa başkasına da geçebilecek bir şey. Şu ana kadar kitap hakkında yazılıp konuşulanlara bir başlangıç olarak bakmak lazım. İnşallah önümüzdeki günlerde bir araya gelip daha detaylı konuşabilme fırsatımız olur. Eksik kalanları da orada tamamlarız. Tekrardan gönlünüze, emeklerinize sağlık Resul hocam. En kalbi selam ve sevgilerimle...
3 sonraki yanıtı göster
Mustafa A. okurunun profil resmi
Akış gerçekten sorunlu. Sayfanıza girmesem bu incelemeyi göremeyecektim ki akşam da artık inceleme yazmadığınızdan bahsetmiştim. İncelemelerde öyle duru ve hoş bir anlatımınız var ki size imreniyorum Necip Bey. Böyle yazabilsem, okuduğum tüm kitaplara inceleme yapardım.;)) Özellikle de "İnsanın tek derdi kendi günahları/ kusurları olmalı" ile başlayan bölümü 2-3 defa okudum ve bütünüyle incelemenizi çok beğendim. Resul Bey'in kitabı için güzel bir kılavuz olmuş. Elinize, zihninize sağlık.
Necip G. okurunun profil resmi
Mustafa hocam çok teşekkür ederim. Buranın akışı, hayatın özeti gibi. Göstermek istediklerini gösteriyor sadece:) Ancak bununla yetinmeyenler bir şekilde buluyor birbirini. İncelemeler konusundaki durum dün size yazdığım gibi. Biraz daha seçici olmaya başladık ister istemez... Bazen kendiniz yazıyorsunuz, bazen okuduğunuz eser size yazdırıyor. Sizin fikirleriniz, özellikle gözlemleriniz her zaman çok kıymetli. O yüzden ayrıca mutlu olduğumu belirtmek isterim. Daha sık karşılaşmak dileğiyle... Selam ve sevgiler...
Sümeyra Özat okurunun profil resmi
Madem inceleme yaralarla başlayıp umutlu bir gelecek imgelemiyle tamamlandı o halde biz de yorumumuza benzer bir istikamet verelim. Yaralarla başlayıp umutlu gelecek imgelemini temsil eden bir şiirle noktalayalım. Belki kulağa inanılmaz gelecek ama yaraların olduğu yerde umut da vardır. Çünkü çoğunlukla bunun farkında olmasak da yaraların iyileştirici bir işlevi de vardır. Geçmişten gelen travmalarımızı -ki travma bazı dillerde yara anlamına gelir- bugünkü ve yarınki gelişimimizin aracı olarak da kullanmamız mümkünken biz daha ziyade onların ardına sığınarak tembelliğin konfor alanına çekilmeyi yeğliyoruz. Halbuki zahmetli de olsa yaralar, gelişimin aracı da olabilirler. Zira atlatabilmeyi başardığımız her yara bizi daha kaliteli bir yaşam formuna yükseltir. Tıpkı bir ağacın tüm çiçeklerini döktükten sonra meyve vermesi gibi.. Cebimizdeki safiri atabildiğimiz gün.. Hayal etmemizi istediğiniz bu muazzam gelecek bana Ahmet Erhan'ın 'Yaşama Sevinci' adlı şu şiirini hatırlattı: Bütün güzel kadınlarını bu dünyanın sevdim, diyebildiğim zaman Bütün kentlerini gezdim, denizlerine girdim Ve artık bir tek taş kalmadı tanımadığım, bir tek yüz, bir tek yer adı Söyleyecek bütün sözleri dinledim ve söyledim bütün söyleyeceklerimi Acının bütün uçurumlarına indim ve çıktım sevincin bütün dağlarına Bütün çiçekleri kokladım ve kopardım bütün meyveleri dallarından Islanmadığım yağmur, savrulmadığım yel kalmadı... Bütün haklı kavgalarında bu dünyanın dövüştüm, diyebildiğim zaman Okudum bütün kitapları, bütün şiirleri yazdım Ve topladım bütün dillerin en güzel sözlerini, sıraladım tek bir sözlükte Bütün mayınları, bütün dikenli telleri ayıkladım sınırlardan Ve bir tek zorba çıkamadı önüme. Bu dünyada acı çeken tek bir insan yoktur, diyebildiğim zaman İşte o zaman ölebilirim. Toprağımda bir çığlık olur da büyür yaşama sevincim... Necip Bey, bu bende bir sabırsızlık yaratsa da incelemenizi kitabı bitirip üzerine bir şeyler yazdıktan sonra okumak üzere kaydetmiştim. Bunun sebebi, incelemenizden ilham alarak -ki bu kaçınılmazdı- kendi yazacaklarımın özgünlüğünü düşürmek istemememdi, her ne kadar yazdıklarımızda salt bir özgünlüğün olamayacağının farkında olsam da. Öte yandan, okumayı ertelememin bir diğer nedeni de sizinle ortak bazı noktalara vurgu yapıp yapmadığımızı görebilmekti. İşte bu gibi stratejik nedenlerle incelemenizi okumayı erteledim ve ucundan kıyısından dahi olsa bazı ortak bakış açıları geliştirmiş olduğumuzu görmenin bahtiyarlığı içerisindeyim şu an. :) Zihninize ve yüreğinize sağlık. Yazarın daha nice eserinde buluşmak umuduyla..
Necip G. okurunun profil resmi
Sümeyra çok teşekkür ederim, ne güzel şeyler yazmışsın. Ahmet Erhan'ın şiiri harika. İlk defa okudum ve çok beğendim. Yazdıklarımın sana bu şiiri çağrıştırması, ikisini bir araya getirmen, duygu ve fikirleri buluşturman ve buna kendi yaptığın katkı... Yine yoğun birgünün ardından ilaç gibi gelen bir yorum. Özellikle mi seçiyorsun böyle günleri? :) Evet yaralar ve onların hayatımızda nasıl bir 'sargı' rolüne büründükleri konusunda hemfikiriz. Ancak yaralarla, kusurlarla bir şekilde barışık yaşayabilmek, bunu bugünün dünyasına anlatabilmek ne kadar da zor... Özellikle herkesin kusursuzlaşmaya çabaladığı, pürüzsüzleşmek için servet harcadığı, bunu başaramasa bile böyle görünmeye çalışarak kendini harab ettiği bir dönemde... İncelemeleri okuma zamanlaması ve gerekçeleri çok mantıklı... Ben siteye çok sık giremiyorum şu sıralar. Resul hocamın kitabını okuyup üzerine birşeyler yazdığını da yeni öğreniyorum. Kafamı toparlayıp ilk fırsatta okuyacağım. Çünkü Taş Sektirme Ustası, yaptığımız okur buluşmasında da gözlemlediğim gibi, gerçekten çok fazla fikre, düşünce çeşitliliğine kapı açan bir kitap... Senin yazdıkların her zaman çok değerli... Orada devam ederiz artık sohbetimize:) Tekrar teşekkür ederim, görüşmek üzere... Sevgiler...
1 sonraki yanıtı göster
Ferah okurunun profil resmi
Bir kaç kere okudum, ilerleyen saatlerde bir çok kere daha okuyacağımdan da eminim. Sizin incelemelerinizin her biri ayrı birer öykü, kılavuz hatta senaryo tadında. Safirleri, sektirme maharetim maalesef yok ama fırlatma cesaretim, yüreğim var kendimce :) Hissettim siz de çoktan taşı gediğine koymuşsunuz bu muazzam anlatımla ✍️🌿Emeğinize, ömrünüze bereket
Necip G.
Necip G.
📚🍀🍀
Necip G. okurunun profil resmi
Çok teşekkürler Ferah hanım. Yazanın değil yazdıranın marifeti aslında. Biz de dilimiz döndüğünce kayda geçiriyoruz aklımızda kalanları. Sektirme konusunda hiçbirimiz usta değiliz maalesef:) Ustanın öğrettiklerini denemeye çalışacağız artık. Ama cesaret konusunda herkes size gözü kapalı kefil olabilir. Çünkü siz de bana göre cesaretin ustasısınız:) Güzel bir gün geçirmeniz dileğiyle... Selam ve sevgiler...
1 sonraki yanıtı göster
Neşe okurunun profil resmi
Sevgili
Necip G.
Necip G.
, eserin okuma rehberi niteliğinde bir inceleme olmuş. Elinize sağlık. Kimi zaman sevinçlerimize bakıyoruz aynı yerden, kimi zaman dertlerimize. Bazen de Resul hocamın kitabı gibi nadide bir durak buluşturuyor bizi. Durup eteğimizdeki taşları paylaşıyoruz. ‘Dostluk taşı’ buldum, ‘vefa taşı’, hemen attım cebime. Değerli bir esere değerli bir yorum sizin kaleminizden gelirse işte böyle iki defa okutur kendini. Sevgi ve selamlarımla.🌻
Necip G. okurunun profil resmi
Neşe hanım çok teşekkür ederim. Belli bir süre karşılaşmadığımızda üzüldüğüm, endişe ettiğim nadir insanlardan birisiniz. Keşke daha sık görüşebilsek. Neyse ki, koşturmaca içinde dediğiniz gibi bazen güzel kitapların vesile olduğu duraklar bulabiliyoruz kendimize. Muhabbetin olduğu yerde taş dökmek de, taş toplamak da, taş sektirmek de çok keyifli ve çok değerli benim için. En kısa zamanda görüşmek dileğiyle... Sevgiler...
DERYA okurunun profil resmi
Özlemişim kalemini Necip abi. Arayı açma lütfen. Başta uzun geldi üşendim ama çok güzel aktı ne güzel yerlere değindiniz. Kitabı okuduktan sonra tekrar uğrayacağım buraya. :)
Necip G. okurunun profil resmi
Teşekkürler Derya, çok naziksin:) Evet bu kez araya baya mesafe girdi. Resul hocanın kitabıyla dönüş yaptık. Şimdiden keyifli okumalar dilerim sana da...
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.