Gönderi

288 syf.
·
Puan vermedi
·
37 günde okudu
İyi aile yokmuş arkadaşlar...
Kitap yaralarıma tuz bastı, bana yaralarımı anlattı, bana iyileşmeyi öğretti. Ailemden miras acılarımı, nasıl başa çıkacağımı, kendi çocuğumu hayata nasıl hazırlamam gerektiğini öğretti. Yer yer çok tekrara düştü, bu kitap 100 sayfa eksik olarak da yazılabilirdi. Sürekli alıntı okumak bir noktadan sonra baydı. Alice Miller'ı mı okuyorum Nihan Kaya'yı mı bilemedim. Olumsuz yanlarına rağmen okunması gereken bir kitap. Duygusal istismara uğradığınızı düşünüyorsanız, uğradığınızın farkında bile değilseniz, kendinizi ailenize saygı duymaya "mecbur" hissediyorsanız ama onlardan saygı görmüyorsanız, çocuk sahibi olacaksanız okumanız gereken bir kitap. Çok fazla alıntım olduğu için tüm alıntılarımı bu inceleme yazısına ekleyeceğim. sf 19: Çocuğun anne-babanın kabulünü elde edebilmek için yapamayacağı şey yoktur. Anne-baba, çocuğun bu ihtiyacını sömürür. Çocuğu kendi kapris, istek ve ruhsal ihtiyaçları doğrultusunda dilediğince eğitir, yönlendirir, bu istek ve ihtiyaçları çocuğa yansıtarak bunların çocuğun kendi istek ve ihtiyaçları olduğuna inandırır, çocuğun ruhunu kendi malı gibi kullanır. sf 20: Çocuğun hislerini hiçe saymayı o kadar kanıksamış haldeyiz ki. Çocuk da hisleriyle bağ kuramadan, gerçek hislerinin ne olduğunu bile bilemeden, onları bastırmayı ve yok saymayı öğrenerek büyüyor. sf 22: Anne olunca insanın bütün travmaları, kompleksleri, zaafları, geçmiş kırıklıkları ayna gibi karşısına çıkıyor. Artık kendi hikayemin kahramanıyım. Oğlum da kendi hikayesinin kahramanı olacak. sf 23: Problemli çocuklar yoktur; problemli ebeveynler, problemli öğretmenler, çok problemli toplumlar ve çok problemli okullar vardır. Çocuk anne-babası ona nasıl davranırsa davransın sever ve zaten çocuğun dramı da buradadır. sf 24: "İstenen bir bebek miydiniz?" psikoterapide artık sık sorulan sorulardan. Çünkü istenip istenmediğini fetüsün yaşamaya başladığı andan itibaren bildiğini ve istenilmemeye karşı duyarlı olduğunu biliyoruz. sf 27: Saygı, itaat değildir. Karşılıklı olmayan, hiyerarşiye dayalı bir şeye "saygı" adını verebilmek çok zor. Anne-babaya saygı, büyüklere saygı, öğretmene saygı, devlete saygı gibi kalıplar kültürümüz içerisinde klişeleştirilerek öz anlamından koparılıyor ve saygıya yaptıkları vurgu aslında saygısızlığı meşrulaştırmak için kullanılıyor. Bugün anne-babaya saygı adı altında rastladığınız söylemlere bakın: bunların aslında alttan alta çocuğa saygısızlığı savunduğunu ve anne-babaya yahut herhangi birine saygıyla da ilgisi olmadığını göreceksiniz. Çocuğunuzun saygıyı öğrenmesini istiyorsanız bunu öğütlemek yerine ona saygı gösterin. Kendisi saygı görmeyen bir çocuk bir başkasına saygı göstermeyi nasıl öğrenebilir? sf 30: Bir çocuğun mutlu bir yetişkine evrilebilmesi için anne baba olarak yapabileceğiniz tek bir şey vardır: Çocuğunun kendisini değerli hissetmesini sağlamak. Değersiz olduğunu hissettirdiğiniz çocuk girdiği her sınavda derece yapsa bile kendisini başarısız, yetersiz bulur. Kendi değerini yaratmak için ne kadar uğraşırsa uğraşsın değersizlik hissini aşamaz. sf 33: Çocuğun kişisel tercihlerine saygı duymazsanız çocukta tercih etme mekanizması da gelişmez. Amaç çocuğun kendi sesini, kendi duygu ve düşüncelerini duymasını sağlamak olmalıyken biz bunları bastırıyoruz. Son hayatımız çocukken bastırmayı öğrendiğimiz sesimizi yeniden bulmakla, onunla irtibata geçmeye çalışmakla geçiyor. sf 34: "Çok istiyordum ama annem/babam ... olmama izin vermedi, ben de olamadım" gibi cümleler kuran biri anne babasına bu yüzden kızar görünse de onlara boyun eğmesini meşrulaştırmış, boyun eğme yahut başka bir davranışının sorumluluğunu üzerine almamış, anne babasına yüklemiştir. Size ne öğretilmiş olursa olsun artık kendi yaşamınızdan ve duygu durumunuzdan tamamen kendinizin mesul olduğunu, büyümekle birlikte her açıdan kendi kendine yeten bir varlık haline geldiğinizi, artık kimsenin sevgisine ve onayına ihtiyaç duymadığınızı kendinize sürekli hatırlatabilirsiniz. sf 37: Hayatta hiç kimse yoktur ki onunla kurduğumuz ilişki kendimizle kurduğumuz ilişkiden değerli olabilsin. Kendimizi öncelemediğimiz, kendimiz iyi ve mutlu olmadığımız sürece bir başkasına faydalı olabilmemiz zaten söz konusu değil. Ebeveyn olarak amacımız, çocuğumuzun kendisini gerektiğinde bizden de koruyabilecek kadar özerk, duygularıyla otonom, kendi içinde güçlü, kendi kendisine yeten bir varlığı olması olmalı. Bu çocuğa bizim verdiğimiz bir özgürlük değildir. İnsan olmanın özü, her insanın doğuştan getirdiği temel, doğal hakkıdır. Birine öfkelenme özgürlüğümüz yoksa onu sevmeyi seçemeyiz. Sevmeme özgürlüğümüz olmayan birini gerçekte(n) sevemeyiz. Kabullenme özgürlüğümüz olmayan her duygu dışarıya akmayan bir irin gibi bedenimizi ve ruhumuzu ele geçirir. İçimize hapsettiğimiz her duygu aynı zamanda içimizi hapseder. Çocukken sevildiğini hisseden kişi dünyada hiç kimse onu sevmese de bundan yaralanmaz ve artık yetişkin olarak kimsenin sevgisine, onayına ihtiyacı olmadığını bilir. sf 41: "Zoraki sevgi" sevgi değildir. Zoraki sevgiyi yalnızca herhangi bir iletişimin olmadığı, aslında var olmayan bir sıcaklık ve samimiyet taklidinin yapıldığı, kini hatta nefreti maskelemek üzere yaratılmış yapmacık bir şefkat ifadesinden ibaret, sahte bir ilişkiye yol açar. Gerçek bir ilişki, her iki taraf da duygularını itiraf edebilirse, bu duyguları korkmadan yaşayıp birbirlerine ifade edebilirse mümkün olur. Bunun gerçekleşmesi iyi ve mutluluk vericidir ancak bu nadir görülür. Yetişkinler itaati büyümekle karıştırırlar. Halbuki itaat, çocuğun en büyük ahlaksızlığıdır. Bizim düşüncelerimizin sesinden çocuğun kendisi bile kendi sesini duyamazken, biz onu nasıl duyalım? Kendisine ihanet etmeyi öğrettiğimiz çocuğun bize ve hayata karşı dürüst olmasını bekleyemeyiz ve sizin karşınızda ezilmesini öğrettiğiniz çocuğun yarın öbür gün başkaları karşısında da ezilmemesini, omurgası dik, sağlam durmasını beklemeyin. sf 45: Çocuğun ruhu sizin malınız değildir. Anne babasınız diye onunla dilediğiniz gibi, gelişigüzel oynama hakkınız yoktur. Bütün anne ve babalar kendi travmalarının acısını, o travmayı aşamadıkları ve çözümleyemedikleri, kendi anne babalarının o travmadaki suçunu tam manasıyla kabul edemedikleri takdirde çocuklarına çektirirler. Bir insanın en olumsuz, en sağlıksız yanını gösterdiği kişi her zaman çocuğudur. Kadınlar, kız çocuk oldukları için gördükleri ve bir şekilde kabul ettikleri eziyeti oğullarına değil kızlarına yaşatıyorlar. Halbuki çocuğun realitesi bizimkinden farklıdır ve çocuğun en çok ihtiyaç duyduğu şey kendi realitesi içinde değerlendirilmektir. Hayatta varoluşunuzu en güçlü, en coşkulu, en yaratıcı biçimde ortaya koyduğunuzu içinizde duyduğunuz, kendi yaptığınız, başardığınız herhangi bir şeyi düşünün: Bunu aileniz sayesinde değil, ailenize rağmen başardığınızı görebilirsiniz. Çocuğumuzun varlığı bizimkinden ne kadar bağımsızsa o kadar iyi bir anne babayız demektir. Terapinin amacı da kişinin duygusal düşünsel her anlamda bağımsızlığını edinmesidir. sf 50: Çocuğu korumak ve onu pasifize etmek arasındaki çizgi o kadar ince ki... İyi ebeveyn, çocuğun verdiği tepkinin asıl kaynağını görmeye çalışan, çocuğun tepkisi üzerine "çocuğum problemli" demeyen ebeveyndir. Kişinin en çıplak, en gerçek hali çocuğuna öfkelendiği zamanki halidir. Maalesef bu halin sanıldığı gibi çocuğun gerçekten de kızılacak biri olması ya da kızılacak bir şey yapması ile ilgisi yoktur. sf 58: Çocuğun tek istediği ve sonuna kadar hak ettiği şey onu her şeyiyle, bütün hisleriyle kabulünüzdür. Amaç çocuğun iç dünyası ile iletişim kurmak, çocuk üzerinde baskı kurmadan ona rehberlik etmek olmalı. Anne Karenina karakterinin normalde Tolstoy'a ters olması gibi çocuğunuz da size daha önce ters gelen bir çok eğilimle birlikte doğar. Çocuğunuz kendisi için en doğrusunu sizden iyi bilmektedir. Size düşen çocuğun kendi doğusunu bulmasına ve gerçekleştirmesine vasıta olmaktır. Çocuğundan bir şeyler öğrenmeye açık olmayan, çocuğuyla ilişkisinde karşılıklı bir rıza ve etkileşimle değişemeyen hiçbir anne-baba iyi anne-baba olamaz. Ne kadar iyi bir anne-baba olduğunuzun en önemli göstergesi çocuğunuza ne kadar çok şey öğretebildiğiniz değil çocuğunuzdan ne kadar çok şey öğrenebildiğinizdir. Çocuğunuz için en iyisini siz bilmiyorsunuz. Çocuğunuz için iyisini eğer çocuğa ve olaylara doğru şekilde kulak verebilirseniz, ortaya çıkan durumlar ve çocuğunuz size kendisi gösterecek. sf 69: Çocuklara yaklaşım kendilerini gerçekleştiren kehanetlere benzer. Bir çocuğa her daim "iyi çocuk" demek çocuğun kendisini iyi çocuk olarak algılamasına, davranışlarının zaten iyi olduğunu düşünmesine ve iyi davranmasına neden olur. Bir çocuk "annem benden nefret ediyorsa o zaman ben nefret edilecek biriyim" diye düşünür. Çocukların ergenlikte olduğu gibi bazen sırf karşı çıkmak için karşı çıkmaya ihtiyaç duydukları doğrudur. Kendi kişiliğini anne babasının, öğretmeninin, büyüklerin, dünyanın kişiliğinden ayırmak; ayrı bir varlık olarak ortaya koymak için çocuğun karşı çıkması elzemdir. Sağlıklıdır. Alfred Adler, çocuğa sadece olumlu ilgi gösterilmesi gerektiğini, çocuk olumsuz bir şey yaptığında en ideal davranışın bunu görmezden gelmek olduğunu, olumlu ilgi gören çocuğun zaten olumsuz ilgi çekmeye de çalışmayacağını savunur. Biz ise tam tersine çocuk olumsuz bir şey yaptığında tepki veriyor, desteklenmesi gereken olumlu davranışlarını ise sessiz kalıyoruz. Olumlu ilginin bir çocuğu şımartacağı baştan yanlış bir düşünce.
İyi Aile Yoktur
İyi Aile YokturNihan Kaya · İthaki Yayınları · 20186,1bin okunma
·
121 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.