Gönderi

"Biz bankalanmışlar, şirketlenmişler, fabrikalanmışlar ve de çiftliklenmişler, kaç kişiyiz şunun şurasında?" dedim, "Diyelim ki, on bin kişiyiz... Diyelim ki on beş bin... Diyelim ki, yirmi bin, yirmi beş bin, yirmi dokuz bin..." dedim. "Ya milletin tutarı?" dedim. "Yirmi dokuz milyon!" dediler. "Bu hesapça variyetliler binde bir!" dedim , "Öyle!" dediler. "Binde birden aldığın vergi, senin hangi derdine derman olur?" dedim, "Ustalık odur ki, binde dokuz yüz doksan dokuzu vergiye bağlayasın" dedim, "Aslında madem demokrasidir bu... Demokrasi de çokluk işidir, vergiye gelince mi, azınlık işidir!" dedim, "Binde dokuz yüz doksan dokuzu şurada dururken binde birle uğraşmak hem yiğitliğe yaraşmaz, hem de fayda sağlamaz! " dedim, "Avrupa, Amerika neden ilerledi?" dedim, "Plandan" dediler. "Plan neye dayanır?" dedim, "İş bölümüne..." dediler, "Ya iş bölümü nedir?" dedim, "Sen şuradaki işi tutarken, ben de berikine yapışacağım!" dediler, "Peki, hangi iş daha verimli? Zengininki mi, cıbılınki mi?" dedim, "Elbet zenginin yaptığı iş..." dediler, "Öyleyse, verimli iş tutmuş vatandaşı, sen, tam işinin hızlı sırasında, boş yere neden tartaklarsın da, canından bezdirirsin?" dedim. "Herifçioğlu vatanı zenginleştirmeye yumulmuş... Tere gark olmuş... Uğraşmakta... Cıbıl demek, çalışmaz demek değil mi? Çalışıp zengin olmayan herif, bir de vergi vermeyince neye yarar bakalım?" diye kükredim, "Vergiyi çoğunlukla alacaksınız efendiler, hemi de bunları şimdikinden üç dört kat fazla çalıştıracaksınız!" dedim, "Bir de, kazandıklarını bunlar har vurup harman savurmamalı," dedim, "Sıkı kanun isterim," dedim, "Ev kirası, yemek içmek, giyim miyim çıkmalı geri kalan vergiye yatmalı..." dedim. "Bizim şu sıra, sinemaya, tiyatroya, top seyrine gidecek sıramız değildir efendiler," dedim...
Sayfa 104 - İthaki Yayınları
50 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.