Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Medyada hikâye önyargısı veba gibi ortalığı kasıp kavurur. Örneğin, bir araba köprüden geçerken köprü aniden çöker. Ertesi gün gazetelerde nasıl bir haber okuruz? Arabada oturan talihsiz adamın hikâyesini; nereden geldiğini, nereye gitmeye çalıştığını. Hayat hikâyesini öğreniriz: Falanca yerde doğmuş, falanca yerde büyümüş, mesleği falanca. Eğer hayatta kaldıysa ve röportaj verebiliyorsa, köprünün çökme anında neler hissettiğini detaylarıyla öğreniriz. İşin saçma yanı, bu hikâyelerin hiçbirinin önemli olmamasıdır. Önemli olan talihsiz adam değil, köprünün inşaatıdır: Köprünün zayıf noktası tam olarak neredeydi? Sebep malzeme yorulması mıydı? Değilse, köprü önceden zarar mı görmüştü? Öyleyse, bu zarara ne sebep olmuştu? Yoksa, tümden uygunsuz bir yapı prensibi mi kullanılmıştı? Bütün bu önemli noktalardaki sorun ise şudur: Bunlar bir hikâyenin içine oturmaz. Hikâyeler bizi çeker, soyut gerçekler ise bizi iter. Bu bir lanet gibidir; çünkü önemli unsurlar önemsizlerin uğruna gözden çıkarılır (bu aynı zamanda büyük şanstır, yoksa sadece araştırmaya, gerçeklere dayalı kitaplar olur, romanlar olmazdı).
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.