Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

724 syf.
10/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Tutunamayanlar... Hayata, dünyaya, sevgiye, aşka, çirkinliklere, inanca, güvene, çalışmaya, düşüncelere, yorgunluklarla dolu bir yaşama, kırılmış bir kalbe, sızlayan bir yüreğe ve bu yazılan, ucu bucağı olmayan kelimelere tutunamayanlar. Ne kadar bir güzel isim? Kapağında yazan bir kelime, içindeki 700 küsür sayfaya denk hatta fazla hatta sonsuz. Nasıl mı? Bunu yaşadıkça farkedeceksiniz. Tabii nasıl yaşadığınıza bağlı. İnsan olarak mı yoksa... Yoksası yok işte. 43 yaşında bir insan! Ölmedi henüz. Efendim? Öldü mü? Hayır, hayır. 43 yaşında bir insan ölmez, ölmemeli! Hele Oğuzsa, Ataysa. Deha, akıl, sevgi, coşkunluk, karamsarlık, ikilem, insan anatomisi, uçurumların eşiği, sadakat, eşe saygı ve daha niceleri. Hepsi ama hepsini satın almış bir adam. Genç kızlar, süslü hanımlar, kendini beğenmeyen kadınlar. Hepiniz ama hepiniz Oğuz Atay'ı sevin. Tüm erkekleri unutup sadece onu sevin. Evlenin onunla. Mutlu olursunuz. Hayır, hayır olamazsınız. Acı çekersiniz. Niye mi? Niyesi yok be! Ağır gelir o size. İntihar edersiniz. Aşk acısının hakikisini çekersiniz. Belki göklere çıkar belki de hüzünlü bir çiçek gibi solarsınız. Neyse... Kelimelerin kifayetsiz kalacağı, gönüllerin mutmain olamayacağı bu yazarı, Türk Tarihi'nin nadide yazarlarından birini daha rahat bırakalım. Çünkü TUTUNAMADIM BEN ONA. Yıktı, ezdi, geçti beni vesselam... Eserde, bir insanın ruhunun nasıl günden güne eriyip bittiğine şahit oluyoruz. İşsiz, mühendis, yazar, şair ne derseniz deyin bir insanımız var: Adı Selim. Ve arkadaşları: Turgut, Metin, Günseli vs. Ömrünün en güzel çağında; her türlü eseri okuyan, gezen, tozan, içen, düşünen, sorgulayan, kavga eden, sevgili edinip 2 gün sonra ayrılan Selim Işık bir gece aniden, kafasına kitapta belirttiği gibi, bir altıpatlarla ateş edip yaşamına son verir. Ama öldürmedi o silah onu esasında. Tekrar yaşama bağladı kendini. İnsansız, kitapsız, acısız, düşüncesiz bir yaşam. Bir insan neden durup dururken intihar eder? Benliğinden kaçmak mı? Yorulduğu, kirlendiği için mi? En önemlisi kendini tanımlayamaması. Evet bir insan kendi ruhunu, bedenini nasıl tanımlar? Nasıl bu işin içinden çıkabilir? Zor bir soru. Zor bir cevap. Selim galiba cevabını verdi geçti. Selim'in ölümü duyulduğu andan itibaren bu tesir ve elem en çok arkadaşı Turgut Özben'i etkilemiştir. Mühendis Turgut Özben bir anda filozof olmuştur. Bazen de kendisini tımarhanede zanneden bir deli. Arkadaşı Selim'in evine gidip saatlerce kütüphanesinin başında manasız düşünceler, sokakta insanlarla hülyalı konuşmalar... Ah unutuyordum bu arada kendine bir de dost edindi: Olric. Beyin ve akıl danışmanıdır kendisi Turgut için. Maaş almaz, üzmez, yormaz, hep mutlu eder abisi Turgut'u.Veya akıl hocasını. Delirmek üzere olan bir akıl hocası. Turgut Özben arkadaşı Selim'in notlarını bulup, okuyup analiz eder. Tabii bu arada kendi de ikinci bir Selim olup gelir. Aynı hastalık ona da bulaşmaktadır. Bu içinden çıkılmaz durumdan kendini kurtarmanın yolunu; Selimin iç dünyası ve eski zamanlarda yaşadığı hayatta bulur. Ve buldukça erir, biter. Eser bana göre kesinlikle bir felsefi edebi roman. İnsan edebiyatı, analizi, bir kişinin yaşadığı travmalar, eski yazarların eserlerinin okunduğunda, akıl ve ruhta ne gibi etkiler bırakacağını, sosyal ve toplumun iz düşümlerini bir hikaye tadında anlatıyor. Yazar ayrıca günümüz toplumunu gayet iyi betimlemiş. Memur- vatandaş ilişkileri, liseli aşıkların hal ve hareketleri, lokanta ve bar havaları mükemmeldi. Turgut ve Selim, yani hayali kişilikler kendilerini hep sorguladılar. Örneğin; neden onlar görüyor da ben göremiyorum gibi cümleler hep düşündürüyor bizleri. Son olarak sosyal medyada yazılan Olric'li alıntıların çoğu sahte. Hep uydurma. Yazık! Yazar insanımızın okuma bilincinin zayıf olduğunu ve bunu engellemek adına kitapların yanlardan boşluk bırakılarak yapıldığını, ve kitaplardaki harf boyutunun milletlerin kültürüne işaret ettiğini ifade ediyor. Eser kesinlilkle ağır ağır okunmalı. Çünkü bazı yerlerde hatta bir yerde 50 sayfa filan noktalama işareti yoktu. Burada zaten yazar farkındalık yaratmak istemiş. Çoğu yerde kızabiliyoruz, bıkıyoruz ama yazar çok uyanık. Bizi mutlu etmesini biliyor. Beynimize bir manalı şırınga enjekte ederek bu işi çözüyor. Hakeza bir anda Selimken Turgut veya tam tersi olabiliyoruz. Trt Roman ödülü alan bu eser kesinlikle okunmalı. İster 1 ayda ister 1 haftada bitsin bu tadı almak gerekir. Tüm tutunmak isteyip de tutunamayanlara gelsin...
Tutunamayanlar
TutunamayanlarOğuz Atay · İletişim Yayınları · 202061,5bin okunma
··
21 görüntüleme
Ferman Mamedov okurunun profil resmi
700 sayfa tutunamayanlıktan tutunanlığa bir yol çizmiştir herhalde? Yoksa gerçek tutunanlar tutunamayanlarmıdır?!
İsmail okurunun profil resmi
Sanırım, bu sorunun cevabı kitapta Ferman Bey.Tutunamayanların dünyasında...
Hatice okurunun profil resmi
Süper bir inceleme idi. Nitekim sahte olric li alıntılar yüzünden Sebastian çağrışımına maruz kalmış"söyle bana Sebastian ağzımı açtırmasın akşam akşam" a bağlamıştım kendimi. Okunacaklara ekliyorum an itibariyle.
İsmail okurunun profil resmi
Sağolun Şimal Hanım.Eser gerçekten şaheser.Ayrıca bu kitabı okuyan her kişinin, güzel incelemeler çıkartacağına inanıyorum.Fakat size önerim; pdf veya epub değilde paraya kıyıp, kitabını alıp şöyle derinlemesine okumak hemde kütüphanede ömür boyu durması.Kapak tasarımı filan çok yerinde ve sağlıklı. Birde bu kitap kesinlikle boş, duru bir kafa ile okunmalıdır!Eğer ki düğün, cenaze, işle alakalı bir sıkıntı varsa, sınav, aşk gibi düşüncelerin akımını etkileyecek nedenler varsa okumayın!Erteleyin.Sessiz bir ortamda, yavaş yavaş, düşünerek, arada bir mola verip, dünyayı, kendinizi, hayatı, insanları, varoluş biçimimizi sorgulayarak devam edin esere.Saygılar...
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.