Gönderi

Deneme
Mutluluğu arttırmaktansa acıyı azaltmaya çalışmalıyız. Bu cümleyi hissettiğim çok an oldu sanırım benim hayatımda belki çoğu biraz fazla abarttığım için daha yoğun hissediyordum ancak kendimi yabancı hissetmedim. Bazen durup düşününce geçmişte yaptıklarımı geldiğim noktayı çevremi çevremdeki gözlediğim insanların hayatlarını bazen oturup düşününce evet bu söz mantıklı geliyor. Mutluluk dediğimiz kavramın aslında içi boş anlamsız ve katkısı olmayan güzel diyerek nitelendirdiğimiz mutlu olduğumuz anılarımız bunlardan sonra kendimde değişen hiçbir şey olmadı. Ne kadar kovalarsam da o hayalimdeki halime erişemedim bu çoğumuz içinde geçerli aslında yaşadığımız kısa ömrü mutlu bir sonra bitirme gayreti ile birer birer yok oluyoruz. Korktuğumuz duygulardan kaçmak hep bizi eksik bırakıyor yarım kalıyoruz nasıl ki her tezin bir antitezi varsa her avcının bir avcısı varsa birbirini tamamlıyor bu kötü ve iyi duygular olarak ikiye ayırdığımız grup. Ancak acı, ne kadar çabalarsak çabalayalım fark etmeksizin bizi buluyor bir süre alışıyoruz tekrarlayan her şeyde olduğu gibi acıyada alışıyor ancak burada benim altını çizdiğim önemli bir nokta var acıya alışmak veya kendini teslim etmek ve bunu kabullenmek. Acıya alışmak umut etmek gibidir görüp imrendiğimiz hayatlara sahip olmak istemek bu birey için bir umuttur bu gayede uğraş göstermek ama eğer bireyin umudu düşük bir vizyon çerçevesi içinde ise ve bu gayede çabalamanın pek bir anlamı yoksa bulunduğu mevcut hayatı sevdiğini düşünmeye başlar düşünmek zorundadır delirmemek adına. İşte acıya alışmak buna benzer sevmek zorunda hissettiği için buna katlanır ve bunu sevdiğine kendini inandırır. İşin ilginç tarafı bunun dışına çıkmakta istemez çünkü artık bir konfor alanı belirlemiştir ve bu miktarda acıya dayanabiliyordur artık yorucu değildir yaşadığı bu hayat, korkar dahasının olabileceğine veya istemez mutluluğunun bozulacağını düşünür halbuki ilk hali olsa ilk ve son halinin mutluluk yorumu birbirinden çok farklı olurdu. Acıya kendini teslim eden bir birey ise bazı fedakarlıklar yapmalıdır. Boş hayaller peşinde koşmak gibi aptalca bir davranışa kalmaz realistik bir bakış açısıyla bakar hayata olaylara duygusal yaklaşmaz çünkü duygusallık bireyin bir zaafıdır duygusal bir insan hayalı kararlar alır kimi zaman zihninde nefret kol gezer kibi zaman kin. Bunların yanında tek feda etmesi gereken buda değildir duygularını bırakır ardında hissiz soğuk bir ifadeye ihtiyaç duyar nede olsa yorumlarda insanı etkiler olduğuna inandığımız insan olabilmek için etrafımızdaki insanlarında buna inanması gerekir. Karşınızda kusursuza yakın bir insan modeli doğar mantıklı duyguları ile hareket etmeyen hareket etmeden önce birkaç saniye dahi olsa sonuçlarını düşünen bir üst insan. Peki duygusuz bir insan neye benzer, duygusuz bir insanlık neye benzer? Birbirine duyguları olmadığında ve mantıklı düşünmeye başladığında insanoğlu ne ten farkını ne çekik bir gözü umursayacaktır birbirinin aynısı robotlaşmış hiç aptalca davranış sergilemeyen bir insanlık bunun sonuçu bence iki ihtimale dayanır ilki daha sağlam bir tanrı inancı ikincisi ise artan intihar vakaları.
·
62 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.