O vakit nefis sana binmez, seni hevasına esir etmez.
Belki sen nefsine binersin.
Onu hevaya değil, hüdaya sevkedersin.
Refika-i hayatına muhabbetin, madem hüsn-ü sîret ve maden-i şefkat ve hediye-i rahmet olduğuna bina edilmiş.
O refikaya samimî muhabbet ve merhamet edersen, o da sana ciddî hürmet ve muhabbet eder.
İkiniz ihtiyar oldukça o hal ziyadeleşir, mes'udane hayatını geçirirsin.
Yoksa hüsn-ü surete muhabbet nefsanî olsa, o muhabbet çabuk bozulur, hüsn-ü muaşereti de bozar.
Peder ve vâlideye karşı muhabbetin, Cenab-ı Hak hesabına olduğu için hem bir ibadet, hem de onlar ihtiyarlandıkça hürmet ve muhabbeti ziyadeleştirirsin.
En âlî bir his ile, en merdane bir himmet ile onların tûl-ü ömrünü ciddî arzu edip bekalarına dua etmek, tâ onların yüzünden daha ziyade sevab kazanayım diye samimî hürmetle onların elini öpmek, ulvî bir lezzet-i ruhanî almaktır.
Yoksa nefsanî, dünya itibariyle olsa, onlar ihtiyar oldukları ve sana bâr olacak bir vaziyete girdikleri zaman; en süflî ve en alçak bir his ile vücudlarını istiskal etmek, sebeb-i hayatın olan o muhterem zâtların mevtlerini arzu etmek gibi vahşi, kederli, ruhanî bir elemdir.
Evlâdına muhabbet ise: Cenab-ı Hakk'ın senin nezaretine ve terbiyene emanet ettiği sevimli, ünsiyetli o mahluklara muhabbet ise; saadetli bir muhabbet, bir nimettir.
Ne musibetleriyle fazla elem çekersin, ne de ölümleriyle me'yusane feryad edersin.
Sâbıkan geçtiği gibi; onların Hâlıkları hem Hakîm, hem Rahîm olduğundan, onlar hakkında o mevt bir saadettir dersin.
Senin hakkında da, onları sana veren zâtın rahmetini düşünürsün, firak eleminden kurtulursun.
Ahbablara muhabbetin ise: Madem "Lillah" içindir.
O ahbabların firakları, hattâ ölümleri, sohbetinize ve uhuvvetinize mani olmadığı için, o manevî muhabbet ve ruhanî irtibattan istifade edersin.
Ve mülâkat lezzeti daimî olur.
"Lillah" için olmazsa, bir günlük mülâkat lezzeti, yüz günlük firak elemini netice verir.
Hanımlar Rehberi - 94