Gönderi

112 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
"Bana aşıladıkları inancı terk ettiğim için özel bir huzur hissediyordum. Beni avutabildikleri tek şey ölümden sonraki yok oluş ümidiydi. Tekrardan yaşama fikri beni korkutuyor ve yoruyordu. Henüz yaşadığım dünyaya ısınamamıştım, öbür dünya hangi derdimi çözebilirdi ki? Bu dünyanın benim için uygun olmadığını düşünüyorum. Bu dünya ahlaksız, küstah, sefil, açgözlü ve katı kalpli bir grup adam içindi. Uygun kişiler için yaratılmıştı. Yeryüzündeki ve gökyüzündeki güçlerden kasap dükkanının önündeki aç bir köpek gibi korkuyorlardı. Bir parça et için titriyor, dileniyor ve emekliyorlardı. O yüzden yeniden yaşama fikri beni korkutuyor ve yoruyordu." Kitaptan en beğendiğim bölümle başlamak istedim bu. kez. Merhaba! Sadık Hidayet Fars edebiyatının Kafka' sı. Ama ben onun Franz Kafka'dan çok daha güçlü bir anlatım gücünün olduğunu düşünenlerdenim. Bu kitap ne anlatıyor derseniz, bu kitapta öyle belli bir konu yok. Belli bir olay örgüsü yok, yer belli değil zaman belli değil. Semboller var, aforizmalar var. Gerçekliğin üstünü bir gece gibi örtmeye çalışan tüm romantik söylemlere bir başkaldırı var. Ölümün kutsandığı topraklarda yaşayan insanların "bir gün ölmek için her gün yaşıyoruz" gibi absürt bir düşünceyle ölümü bekleyişleri var. Kitapta kambur yaşlı bir adam ve elinde nilüfer çiçeği tutan çok güzel bir kadından ve aralarındaki bir nehir uzaklığı kadar olan mesafeden dem vuruluyor sürekli. Bu semboller üzerinden çeşitli varoluşçu çıkarımlar anlatılıyor. Yaşlı adam kötülüğü, güzel kadın iyiliği sembolize ederken, aralarındaki nehir ise hem iyi-kötü arasındaki o ayrımı ifade ediyur hem de tüm yasaklara, baskılara rağmen fikrin, sanatın, edebiyatın varoluşunun o nehirden akan su gibi akıp yolunu bulacağına, amacına ulaşacağına dair bir gönderme yapılıyor. Âdeta bir isyan manifestosu! Yazar ayaktakımı dediği insanlarla dolu bu dünyadan farklı olduğu için dışlanan biri olarak bu kitapta yazılanları kendi gölgesine anlatıyor. Ve baykuş da gaz lambasından yansıyan kendi gölgesi aslında. Yani yazae böyle ifade ediyor. Bense bir okur olarak şöyle değerlendirdim; Baykuş Doğu kültürlerinde bilgeliğin sembolüdür. Ve Doğu Güneşin doğduğu yer olmasına rağmen şaşırtıcı bir şekilde dünyanın güneşe en düşman tarafıdır aynı zamanda. Bu nedenle ne kadar bilirsen, ne kadar insanları aydınlatmak ister, onları uyandırmak istersen anında gözünü oyarlar senin. Sadık Hidayet de İranlı bir edebiyatçı olarak gözü oyulan kör baykuşlardan işte. Şuursuzca yırtınan sürüye katılmadığı için deli olarak adlandırılan, ötekileştirilen kör baykuş! Kör baykuşlar biziz aslında! Onur duyarım! Çav bella
Kör Baykuş
Kör BaykuşSadık Hidayet · İthaki Yayınları · 202128,7bin okunma
·
184 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.