Nusret, “Seni beğeniyor. Sana hayran oldu bile!” diyerek Mari'ye gülümsedi. “Çünkü seni Avrupai buluyordur. Benim kardeşim Avrupa'dan gelen her şeye hayrandır! Bir şey hariç...” Düşündü, sonra aradığı kelimeyi buldu. “Revolüsyon!” Kardeşine döndü, “Sen revolüsyon ne demek biliyor musun? Ya da ihtilal? Kanın gürül gürül aktığı, giyotinli bir revolüsyon? Ama ne bileceksin sen böyle şeyleri! Senin bildiğin, sevdiğin tek şey var...”Sözünün
gerisini ya getiremedi ya da açıkça söylemek istemedi. Yalnızca parmaklarının ucunu “para” diyen insanlar gibi birbirine sürttü.