Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

95 syf.
·
Puan vermedi
·
26 saatte okudu
! Ağır melankoli içerir!
"Hayat hikayemde önemli bir şey yok, başımdan ilginç olaylar geçmedi. Ne yüksek bir mevki sahibiyim, ne de sağlam bir diplomam var. Okulda hiçbir zaman örnek Bir öğrenci olamadım, başarısızlıklar her yerde buldu beni. Nerde çalışırsam çalışayım silik, unutulmuş bir memurdum; şefleri memnun edemedim. İstifa ettim mi seviniyorlardı... Bırak gitsin, yaramaz! Çevrem böyle görüyordu beni, haklıydılar belkide..." Diye anlatmış kendini Sadık hidayet. Bu kitabı incelemeye neresinden nasıl başlanır diye düşünürken en mantıklı olanın yazarın hayat hikayesinden başlamak gerektiğini anladım. Sadık hidayeti "Doğunun Kafka'sı " nı tanımadan bu kitabı okursunuz yine elbette. Ama kazanımınız sadece metafizik olgularla dolu, koyu renklerin hakim olduğu tipik bir tutunamayanın psikozlarına kısa bir eşlik olur. Ancak kör baykuş bundan elbette çok daha fazlası. Çok nüfuzlu bir ailede dünyaya gelmiş olmasına, Saygın okullarda okumuş olmasına rağmen kendini bulamamış Doğduğu coğrafyanın sancılarını çekmiş ve sonunda da ülkesinden çok uzağa savrulmuş bir tutunamayan adeta hidayet. Evet hidayeti tanımlayan en uygun kavram galiba bu. İç çalkantılarıyla, keşmekeşiyle, griliğiyle ve en önemlisi de hazin sonu ile Oğuz Atay'ın bir tutunamayanı adeta sadık hidayet. Bütün acılarından, düştüğü ümitsizlik çukurundan kendi isteğiyle yaşamına son vererek kurtulur. Hidayetin hazin sonunu çok yakın dostu olan ve berlinde Humboldt üniversitesinde modern İran edebiyatı ve kültürü profesörü olan Bozorg alevi şu cümlelerle anlatır: " Paris'te Günlerce, havagazlı bir apartman dairesi aradı. Championnet caddesinde buldu aradığını; 9 Nisan 1951 günü dairesine kapandı ve bütün delikleri tıkadıktan sonra gaz musluğunu açtı. Ertesi gün ziyaretine gelen bir dostu, onu mutfakta yerde yatar buldu. Tertemiz giyinmiş, güzelce tıraş olmuştu ve cebinde parası vardı. Yakılmış müsveddelerinin kalıntıları yanıbaşında, yerdeydi.." İran'da modern öykücülüğün kurucularından olan ve en büyük eseri olarak nitelendirilen Kör baykuş, Metafizik olgularla dolu, gerçek ve hayalin birbirine girdiği uyku ve uyanıklıklığın anlaşılmaz olduğu Sıradışı yoğunluğu ile başınızı döndürecek adeta. Olaylar zaman ve mekan dışındadır. Şimdiki Zaman ve geçmiş zaman iç içe geçmiş. Bir sebep sonuç zinciri dışında gelişir. Kahramanlar tek bir tipin türevleridir ve sürekli birbirlerine dönüşürler. En nihayetinde romanın kahramanı sadece bir kişidir. "Yaralar vardır hayatta ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen kemiren yaralar" Diye başlar kör baykuş. Ve kahramanın gizemli ve sıradışı aşkıyla sürer. Kahramanımız bunu: " Yoksulluk, miskinlik dolu bu aşağılık dünyada ilk kez bir güneş ışını, hayatımı aydınlattı sanmıştım." Diye anlatıyor. Dış dünyadan oldukça kopuk, sanrılarla dolu bir zihinle gerçek ve hayalin artık o incelmiş çizgisinde yaşanan bir melankoli. Kitabı okurken tek bir şeyden emin oluyorsunuz ki kitaptaki kahramanımız hidayetin ta kendisi.. Bunalımlarını hezeyanlarını bu karakterde bir araya getiren hidayet benliğinde ki kasveti, karanlığı, ümitsizliği bu kitapta kusmuş adeta. Bir uçurumun en kıyısından yazmış. Belki de o uçurumdan son süratle yuvarlanırken. ". Ah keşke ölümün eşiğinde olanların hepsi bu benim gördüklerimi görselerdi bazen bunu da düşündüm. Istırap korku dehşet yaşama arzusu hepsi bitmişti bende. Bana telkin ettikleri dinî inançlardan kurtulmuş huzura ermiştim. Tek tesellim ölümden sonra hiçlik ümidiydi. Orada tekrar yaşamak düşüncesi içime korku salıyor beni hasta ediyordu." Evet onu hasta eden, içine korku salan yaşamak düşüncesiydi. Yaşamayı becerememekti derdi ki bunu da şu cümlelerle açıklıyor: "Bana göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz dilenci bilgiç kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi onlar için kurulmuştu bu dünya." Yaşama dair ümitsizliğini de en net şu cümlelerle açıklıyor: "Gökte herkesin bir yıldızı olduğu doğruysa benimki çok uzakta karanlık ve pek önemsiz bir şey olmalıdır. Belkide benim hiç yıldızım yok." Düştüğü ümitsizlik çukurundan kendi isteğiyle yaşamına son vererek kurtulmuş bir yazar, Adeta intiharının manifestosu niteliğinde bir kitap, Kör baykuş.. Yenik bir veda mıydı onunkisi yoksa kazanılmış bir savaş mıdır bilinmez, ziraa intiharın patolojisini henüz ne hiçbir psikolog ne de bir sosyolog tam açıklığa kavuşturamamıştır. İncelemeyi sonlandırırken şu"hayati" uyarıyı bende yapmadan geçemicem. Bu kitabı depresif bir ruh hali içinde okumayın, Çünkü karanlığa açılan bir dehliz gibi,siyahın ta kendisi.. "Ölümünden az önce bir hikaye taslağı kaleme almıştı, şuydu konu: Annesi 'salgı salamaz ol!' diye beddua eder yavru örümceğe. Küçük örümcek ağ yapamayınca ölüme kurban gider. Hidayetin hayat hikayesi miydi bu? "
Kör Baykuş
Kör BaykuşSadık Hidayet · Yapı Kredi Yayınları · 202328,1bin okunma
·
62 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.