Gönderi

Dedemin Mezar Taşını Okuyamıyorum (!)
Osmanlıca bir lisan değil, bir bürokratik jargondur. Çok hoş bir bürokratik dil olduğu kesindir. Bütün imparatorlukların böyle bir bürokrasi jargonu vardır. Sokaktaki insanın bilmeyeceği veya herhangi bir okumuşun yazamayacağı şekilde yazar ve konuşurlar. "Harf devrimi yaptık, Osmanlıcayı öldürdük” gibi sloganların anlamı yoktur. Çünkü bunlar zaten çok kimsenin bilemeyeceği, kullanamayacağı bir jargondu, ama hiç şüphesiz o kültürün ve dilin zenginliğidir. Yaşatılması için yapılacak tek şey vardır, sızlanmayı bırakıp hiç değilse ilgili uzmanların ötesinde, herkesin değil ama ilgilenenlerin okuyup öğrenmesi çalışması gerekir. Latin harflerini sadece Türkçenin imlasına ve ses uyumuna uygun olduğu için benimsedik; yoksa bazılarının ifade ettiği gibi bir medeniyet değişimi ve savaşı değildir. Alfabe ile milliyetçilik olamaz. Zaten bu alfabenin sahibi olan eski Romalılar da artık yaşamıyor. Harf devrimi yapılmıştır, çünkü mevcut yazı okuma yazmada imla sorunu yaratıyordu. Bu böyle, sadece şahsî mektup yazarken hissedilen bir zaruret değildir. Çünkü adamlar askerdi ve kumandan dediğin doğru mesaj çeker, çabuk yazar, imla yanlışı yapmaz, talebenin okul ödevi gibi metin yazmazdı. Çok açık ki şehrin adını yanlış okursun veya köyün adını yanlış yazarsan, okunmaz. Sekiz tane sesli harf telaffuz eden bir dil sahibinin elinde sadece üç tane sesli harfi olan bir alfabeyle bilinmeyen köylerin adını yanlış yazması, bilinmeyen isimleri yanlış yazması kaçınılmaz. Goethe'yi "Kute" diye yazmaları gibi yer ve şahıs isimlerinde sorun yaratır. Bu konuda 20.yüzyılın başındaki aydınlar radikaldir. Osmanlı mirasının ölmesi o kadar kolay değildir, Osmanlıca öğrenilir. Yabancı talebenin on beş günde öğrendiği harfleri ve okumayı sökmeyi bizimki de on beş günde öğrenir; söz konusu olan Çince değildir. O dönemde Türkçe bu imlayla gitmez diye tartışıyorlardı ve kimse de buna mükemmel demiyordu. Herkes söylüyor, olmuyorsa o zaman Latin olacak. Bunu daha öncesinde de diyenler olmuşsa da ilk olarak böyle konularda cesareti olan ve kafasında bir proje olan Atatürk'tür. Eski Arap harflerinin kaldırılması 1928 yılının Kasım ayındaki kanunla oldu. Bu kanunun tatbiki yavaş yavaş üç aylık bir süre içinde yeni harflere geçişle oldu. İsmet İnönü'nün Gazi Paşa'nın prensibini tedricen reddettiğini biliyoruz. İnsanlar eski harflerle yazma huyundan vazgeçmediler. Hatta Alfabe değişikliği oldu ama çok uzun zaman okumuşlar Arap harfleriyle not tuttular. Yeni harflerle kitaplar hemen ve bolca basılamadı. Hatta mekteplerde notları gene eski yazıyla, eski harflerle hazırlayan talebe, bizim teksir dediğimiz şekilde çoğaltır, okurdu. İsmet Paşa -ki katiyyen değişime karşı değildi ama “buna çabucak geçemezsin” demişti- devrime karşı tereddüdüne rağmen kararlı bir şekilde hiç başka harf kullanmadı. Ancak bir diğer önemli konu sağda solda eski kitabe ve yazıların örtülmesidir, doğrudur. İstanbul Üniversitesi'nin kapısındaki Harbiye Nezareti'ni belirten levha örtülmüştür, kazınmış değildir. Bunun gibi tedbirler vardır. Ama Trakya Yolu'nda bazı çeşmelerin ve hatta birtakım eserlerin üstündeki kitabeler kazındıysa bu Ankara'nın bilgisi ve emriyle olabilecek şey değildir. Belli ki kasabalarda çokça bulunan münasebetsiz ve zihniyeti gelişmemiş memurların marifetidir. Bu gibi devrimlerde maalesef aşırı gidenler, göze girmek isteyenler veya sebepsiz yere ürkenler her zaman bulunabilir. 1920'lerin Türkiyesi'ndeki iletişim kopukluğunun da bu gibi zihniyeti geri insanları beslediği gerçektir. Nitekim Atatürk bazı epigrafik malzemeyi daha iyi değerlendiren Paul Wittek için etrafındakilere; "Avusturyalı Wittek, bunları okuyor da siz mi değerlendiremiyorsunuz?" demiştir. Paul Wittek o günden sonra pek rahat ettirilmediğinden şikâyet etmişti. "Okuyan gibi olalım" demektense "okuyanı ürkütmek evladır” prensibinin geçerli olduğu anlaşılıyor. 1957'deki istimlakte Demokrat Parti'nin muhalifi birçok yazarın dahi “Sağda solda birtakım eski sefil eserler var, bunları niye yakmıyorsunuz?" diye açık ihbarcılık yaptığını Aydın Boysan, oğlu Burak Boysan'la birlikte kaleme aldığı İstanbul kitabında ifade etmiştir. Şimdi bu değişikliği bir drama haline getirdiler. Birtakım insanlar, “Bu kalktı da kültür gitti” diye sızlanıyorlar. Oysa kaldırılan yazı sistem olarak fonetik bir alfabedir, kolay öğrenilir ve mutlaka öğrenilmelidir.
·
72 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.