Gönderi

Çok aslında neden azdır?
*Günümüzde çoğu toplumun, çoğu insanın mutsuzluğunun ana sebeplerinden biri olduğunu düşündüğüm konuyu, okumakta olduğum kitap çok açık ve sade bir şekilde örneklendirmiş.. Hatasız Düşünme Sanatı / Rolf Dobelli sy:71 Kız kardeşim ve eşi kaba inşaatı bitmiş bir ev satın aldılar. O günden beri birbirimizle normal konuşamıyoruz. İki aydır tek mevzu banyonun fayansları. Seçenekler seramik, granit, mermer, metal, suni taş, ahşap, cam ve laminatın her türlü şekli. Kardeşimi böylesine bir ızdırap içinde neredeyse hiç görmemiştim. “Seçenekler çok fazla!” diyip ellerini başının üzerinde kavuşturuyor ve tekrar daimi refakatçisi olan desen kataloğuna gömülüyor. Saydım ve sordum. Mahallemdeki market 48 çeşit yoğurt, 134 çeşit kırmızı şarap, 64 çeşit temizlik ürünü, toplamda 30.000 farklı ürün sunuyor. İnternet kitabevi Amazon’da iki milyon kitap satışta. Günümüzün insanı için 500 psikolojik hastalık türü, binlerce farklı meslek, 5.000 tatil rotası ve sayısız hayat tarzı mümkün. Daha fazla seçenek hiç olmamıştı. Ben çocukken üç çeşit yoğurt vardı. Üç televizyon kanalı, iki kilise, iki çeşit peynir (baharatlı ve baharatsız), bir çeşit balık (alabalık) ve tek bir tür telefon cihazı -bunu da posta idaresi verirdi. Üzerinde çevirmeli numaralar olan o kapkara kutu telefonla görüşmekten başka işe yaramazdı ve o zamanlar bu tamamen yeterliydi. Bugün bir cep telefonu mağazasına girdiğinizde modeller ve tarifelerden oluşan çığın altında boğulma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Ama yine de seçenekler ilerlemenin çıtası. Seçenekler, bizi planlı ekonomiden ve taş devrinden farklı kılan şey. Evet, seçenekler bizi mutlu ediyor. Ancak bir sınır var ve bu sınırın ötesinde seçenek yaşam kalitemizi yok ediyor. Bunun tabiri seçenek ikilemi.
·
48 görüntüleme
Gülce okurunun profil resmi
Amerikalı psikolog Barry Schwartz, The Paradox of Choice / Bolluk Paradoksu adlı kitabında bunun sebebini açıklıyor. Üç neden var. Birincisi, fazla seçenek içsel bir kötürümleşmeye sebep oluyor. Bir süpermarket müşterilerinin denemesi için 24 farklı reçel koydu. Müşteriler istedikleri gibi tadabilir ve ürünleri indirimli olarak satın alabilirlerdi. Ertesi gün süpermarket aynı deneyi yalnızca altı çeşitle yaptı. Sonuç neydi? İlk güne kıyasla 10 kat fazla reçel satıldı. Neden? Fazla seçenek olduğunda karar veremeyen müşteri hiçbir şey almıyor. Bu deney farklı ürünlerle defalarca tekrarlandı, sonuç hep aynıydı. İkincisi, fazla seçenek daha kötü kararlara neden oluyor. Gençlere eşlerinin en önemli özelliklerini sorduğunuzda hepsi bütün saygıdeğer özellikleri sayıyor: Zekâ, oturup kalkmayı bilmek, iyi kalpli olmak, dinlemeyi bilmek, espriden anlamak ve fiziksel çekicilik. Ama bu kriterler seçim yaparken gerçekten göz önünde bulunduruluyor mu? Eskiden orta büyüklükte bir köyde bir delikanlı için aynı yaşta yaklaşık 20 potansiyel eş vardı, delikanlı kızları en azından okuldan tanır ve nasıl insanlar olduklarını kestirebilirdi. Şimdi internetten tanışma çağında ise herkes için milyonlarca potansiyel eş var. Seçenek baskısı o kadar yüksek ki, erkek beyni karmaşıklığı tek bir kritere indirgiyor –ve bu da ampirik olarak kanıtlandığı şekliyle “fiziksel çekicilik”. Bu seçme usulünün sonuçlarını belki de kendi tecrübelerinizden biliyorsunuzdur. Üçüncüsü, fazla seçenek memnuniyetsizliğe yol açıyor. 200 seçenek arasından en doğru seçimi yaptığınızdan nasıl emin olabilirsiniz ki? Cevap: Olamazsınız. Seçenek ne kadar çoksa seçiminizden o derece güvensiz ve dolayısıyla memnuniyetsiz olursunuz. Peki ne yapmalı? Var olan seçenekleri gözden geçirmeden önce ne istediğinizi dikkatlice düşünün. Kriterlerinizi kâğıda dökün ve onlara mutlaka sadık kalın. Ve mükemmel seçimi yapamayacağınızı asla unutmayın. Seçenekler seli düşünüldüğünde en doğru kararı vermek mantıkdışı bir mükemmeliyetçiliktir. “İyi bir çözüme” razı olun. Evet, konu eşiniz olduğunda da. Sizin için sadece en iyisi mi yeterince iyi? Sınırsız seçenekler çağında tam tersi geçerli aslında: “Yeterli” olan en iyisi !
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.