Gönderi

Bize dirilik veren o yüce duygular, Donup kalırlar dünyanın karmaşasında. Önce korkusuz uçuşuna yükselir hep imgelem, Genişler durur sonsuzluğa kadar, umutlarla dolu, Sonra, zaman girdabına üstüste yenilince mutluluk, Küçük bir mekan da yeterli olur. Kaygı yerleşir hemen yüreğin derinliklerine, Orada huzursuzca gizli acılar devindirir, Sevinç ve dinginlik kalmaz sonunda; Bu kaygı hep yeni maskeler takar, Mal, mülk, kadın ve çocuk olur, Ya da su, ateş, zehir ve hançer; Aldırmaman gerekenlerin üstünde titrersin, Ve hiç yitirmediklerinin ardından, Durmaksızın ağlaman gerekir. Tanrılara eş miyim! Fazlasıyla derin bir duygu bu; Benim benzerim daha çok, Tozların içinde kıvranıp, Tozları yutarak yaşayan, Ve geçenlerin tekmeleriyle, Geberip gömülen bir solucandır. Bu yüksek duvarların, Yüzlerce rafında biriken, Ve bana yer bırakmayan, Toz toprak değil midir? Bu hırdavat, bu binlerce çöp, Tutsak etmiyor mu beni, Bir güve dünyasında? Özlemlerimi, burada mı gidereceğim? İnsanların her yerde kıvranageldiğini, Orada, burada mutlu birinin yaşadığını, Binlerce kitapta mı okumam gerek? Bana ne sırıtıyorsun, boş kurukafa? Sen de bir zamanlar beyninle, Benim yaptığım gibi, karmakarışık bir zihinle, Ferah günlerin özlemini çektin, Ve alacakaranlıkta, Zavallı bir karasevdayla, Gerçeğin peşinde koştun. Bu tekerlek, dişli, hadde ve yaylar, Beni alaya alan aletler bunlar; Ben kapıda bekliyordum, Sizse anahtar olacaktınız.
·
152 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.