Gönderi

736 syf.
9/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Eco, Tolkien'den bu yana kalemine en çok saygı duyduğum isim oldu. Her ikisinin de edebiyat bilimcisi ve yazar sıfatlarının ardında birer dilbilimci olmaları, kuşkusuz, yazarlığa ve eserlerine gösterdikleri hassasiyetin çok önemli bir sebebi. Dilbiliminin önemini Eco şu sözlerle ifade ediyor: "Bir çocuk anadilini çok iyi konuşur; ama dilbilgisini yazmayı bilmez. Ancak dilbilimci dilin kurallarını bilen tek kişi değildir, çünkü bunları çocuk da çok iyi bilir, ama bildiğini bilmez: Dilbilimci, çocuğun dili niçin ve nasıl bildiğini bilen kişidir yalnızca." Aynı şekilde bir polisiye romanından çok daha fazlası olan Gülün Adı'nda Eco, bakmanın değil, görmenin önemi üzerinde durmaktadır: Özetle bir şeye bakıyor olmamız, o şeyi görüyor olduğumuzu göstermez. Bu bağlamda Eco, aksiyon dolu bir polisiye romanı değil, okura adeta görmeyi ve işaretleri okumayı öğrettiği bir başyapıt sunmaktadır. Buna ek olarak anlatılan, yalnızca Orta Çağ'da geçen bir hikaye değil; Orta Çağ'da yaşayan biri tarafından kaleme alınmış (!) bir hikayedir. Sert ve yaratıcı din eleştirilerini sunmak için böylesine din (özellikle de Hristiyanlık) ekseninde şekillenmiş bir zamanı seçmiş olmasının hiç de tesadüf düşmediğine inanıyorum. Binaenaleyh, William'ın müstehzi kişiliğini doğrudan yaratıcısına borçlu olduğunu söylemek de yanlış olmayacaktır. Keza Eco'nun, Gülün Adı'nın yazılış sürecini anlattığı "Postille a Il nome della rosa" adlı metninde yer alan "Bir roman yazdım, çünkü canım bir roman yazmak istiyordu. Yazmaya koyulmak için bunun yeterli bir neden olduğuna inanıyorum." söylemi de bu savı destekler nitelikte değil midir? Zira bu satırların sahibi aynı dahiyane zihin, eserin yayımlanışından otuz yıl sonra, Orta Çağ'da "saniye" kavramının olmadığının farkına varacak ve eserinde geçen "Bir saniye düşüneyim." cümlesini anlatıdan çıkarma zorunluluğu hissedecektir. İşte Umberto Eco'nun kalemine duyduğum saygı, kendi kalemine duyduğu ve sağlamasını böylesi basit çıkarımlardan yapabileceğimiz saygıdan ileri gelmektedir. Umberto Eco, bir Orta Çağ kriptografı olarak yalnız "çağdaşlarına" değil, günümüz insanlarına da düşünmeyi ve hiçbir akıma, hiçbir inanca ve en önemlisi de hiçbir şahsa körü körüne ve fütursuzca bağlanmamayı öğütlemekte; üstelik bu örneğe ironik bir biçimde yalnız kutsal kitapları ve uğrunda adam öldürülen el yazmalarını değil, bizzat kendi kitabını da dahil etmektedir. Zira William'ın da söylediği gibi "kitaplar inanmak için değil, araştırmak için yazılır. Bir kitap karşısında onun ne dediği değil, ne demek istediğini sormalıyız kendi kendimize". Kısa ve öz: Mesele okumakta değil, anlamakta; tıpkı işin özünün bakmakta değil, görmekte yattığı gibi.
Gülün Adı
Gülün AdıUmberto Eco · Can Yayınları · 202012,7bin okunma
·
43 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.