Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

394 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
“Seni Sevdiğimi Göreceksin Sevmediğim Zaman”
Şiir, her zaman için barışın bir parçası olmuştur. Şair, barıştan doğar. Tıpkı ekmeğin undan doğması gibi. Katiller, onu yakmak, öldürmek ve parçalamak için şairi arar. Hüzünlü bir parkın ağaçları arasında, katilin biri,
Aleksandr Puşkin
Aleksandr Puşkin
’i yaralayarak ölümüne sebep olmuştu. Çılgın atlılar,
Sandor Petöfi
Sandor Petöfi
’nin cesedini çiğneyerek geçmişti. İspanya’da faşistler, ülkedeki savaşlarına, en ünlü şairlerini öldürerek başlamışlardı. (
Rafael Alberti
Rafael Alberti
), Onun için binlerce ölüm planlanmıştı. Bunlardan biri Granada’da olacaktı. Bir başkası Badajoz’daydı. Güneşin ışıdığı Sevilla’da, Cadiz’de ya da Puerto Santa Maria’da aradılar şiirini öldürmek için onu.... “İnsan, hayatında bazı şeyleri unutur. Benim de hayatımda unuttuğum anılarım vardır. Onlar toz olmuştur ya da kırılan bir bardağın artık birleştirilmeyen parçaları gibidir. Benim anılarım, hayaletlerle dolu bir galeridir. Belki ben kendi hayatımı değil de, başkalarının hayatını yaşadım. Bu sayfalarda geriye bıraktığım anılar arasında bazıları sararmış yapraklar gibi yere düşecek, ölecektir. Oysa, bazı anılarım zamanla yeniden canlanacak, yeniden hayat bulacaktır. Benim hayatım, bütün hayatlardan oluşmuş bir hayattır. Bir şair hayatıdır.” Şili'de demiryolu işçisi bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Annesini çok küçükken kaybetti. 13 yaşındayken yerel "La Mañana" gazetesindeki bazı makalelerle katkıda bulunmaya başladı. 1920'de "Selva Austral" isimli edebiyat dergisinde "Pablo Neruda" adıyla yazmaya başladı. Şair, bu takma ismi Çek şair
Jan Neruda
Jan Neruda
'nın anısına seçmişti. Daha sonra bu isim yasal adı olarak kalmıştır. İlk kitabı Crepusculario 1923 yılında yayınladı. "Kendi halinde, ilk kitaplarımı yazdığımda, mısralarımı yıllar sonra alanlarda, sokaklarda, fabrikalarda, konferans salonlarında ve tiyatrolarda okuyacağımı aklıma bile getirmemiştim. Şili’nin bütün köşe bucağına sokuldum ve şiirlerimi milletimin insanlarına kucak kucak dağıttım." Sonraki sene şairin en tanınmış ve pek çok dile çevrilmiş olan eserlerinden; Yirmi Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı basıldı. Edebi çalışmalarına devam ederken, bir yandan da Santiago'daki Şili Üniversitesi'nde Fransızca ve pedagoji okudu. 1927-1935 arası hükûmetin elçisi oldu ve Burma, Seylan, Java, Singapur, Buenos Aires, Barselona ve Madrid'te görev yaptı. Bu dönemde yazdığı şiirler ezoterik sürrealist şiir kitabı "Residencia en la tierra"da (1933) toplanmıştır. İspanya İç Savaşı ve García Lorca'nın ölümü onu çok etkiledi ve önce İspanya sonra da Fransa'da Cumhuriyetçi harekete katılmasına neden oldu. "Bu andan itibaren politika yavaş yavaş şiirlerime girmeye, hayatımı etkilemeye başlamıştır. Şiirlerime, sokağa açılan kapıyı kapayamazdım, tıpkı genç şair kalbimden, aşka, hayata, sevgiye ya da üzüntülere açılan kapıyı kapayamayacağım gibi..." Bu sırada şiirlerini topladığı Kalbimdeki İspanya (España en el corazón (1937)) üzerine çalışmaya başladı. Kalbimdeki İspanya iç savaş sırasında cephede basılması açısından önemlidir. Aynı yıl ülkesine dönen Neruda'nın daha sonraki eserlerini siyasi ve sosyal konular üzerine oluşturmuştur. 1939'da Paris'te İspanyol göçmenler için konsolosluk görevine getirildi. Meksika'daki konsolosluk görevi sırasında Canto General de Chile'yi yazdı. Bu eserde bütün Güney Amerika kıtasının doğası, insanları ve tarihi yazgısı epik şiir şeklinde anlatılmaktadır. Eser, 1950'de Meksika'da basılırken, Şili'de de el altından yayınlandı. Yaklaşık 250 şiirin yer aldığı eser, on kadar dile çevrildi ve bu çeviriler yüzünden Neruda elçilik yaptığı ülkelerde zorluklar yaşadı. 1943'te Şili'ye dönen Neruda, 1945'te senatör seçildi ve Şili Komünist Partisi'ne katıldı. 1947'de Başkan González Videla'nın grevdeki madencilere yönelik baskıcı protestolarını protesto ettiği için, 2 yıl boyunca kendi ülkesinde kaçak yaşadı. 1949'da yurt dışına çıktı ve 1952'ye kadar çeşitli ülkelerde bulundu. Bu dönemde yazdığı eserler politik aktivitelerinin damgasını taşır. Örneğin Las uvas y el viento (1954) Neruda'nın sürgündeki günlüğü gibidir. Yaşamı boyunca güçlü siyasi duruşuyla tanınan Neruda, ülkesindeki ve İspanya'daki faşizme karşı durmuştur. 1970 yılında Şili başkanlığına aday gösterilmiş, ancak daha sonra başkan seçilen Salvador Allende'yi desteklemiştir. Allende seçilince Neruda'yı Şili'nin Fransa elçisi olarak görevlendirdi. 1971 yılında edebiyat dalında Nobel Ödülü aldı. 1972 yılında sağlık sorunları nedeniyle elçilik görevini bırakarak Şili'ye döndü. Serüvenlerle dolu bir hayatı geride bırakan ve İspanya’da gerçekleşen iç savaşa tanık olmasıyla iç hesaplaşmalarını, yaşadığı tarihi haber vermesi, yazdığı şiirleriyle lirik bir atılım yaparak dostlarına seslenişi, geçmişe ve yarınlara dair bir ant içme niteliği taşır Neruda’nın anıları. Bu anılarda şairin yaşamının bütün duraklarını, şiirlerini yazma sürecini, başta; ●
Federico Garcia Lorca
Federico Garcia Lorca
, ●
Rafael Alberti
Rafael Alberti
, ●
Miguel Hernández
Miguel Hernández
, ●
Paul Eluard
Paul Eluard
, ●
Louis Aragon
Louis Aragon
, ●
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
olmak üzere şair dostlarıyla ilişkilerini, Şili’nin cunta tarafından öldürülen lideri
Salvador Allende
Salvador Allende
’yi okuma ve tanıma olanağı sunuyor. Neruda ve Nazım farklı iki coğrafyanın şairleri ve aydınları olmalarına rağmen yolları kesişiyor... Aynılar bir yerde ve bir şekilde mutlaka denk geliyorlar bence... "Moskova’da ve taşrada başka büyük bir şairle de sık sık buluştum. Türk Nâzım Hikmet’le. “Şiirin gelecek olduğuna inanıyorum,” diyen bu büyük şair, Sovyet Rusya’da yaşıyordu. “Şiir, insan ruhundan devamlı bir şeyler talep eder,” dediğini de anımsıyorum. Hikmet yaşamının on sekiz yılını hapishanelerde geçirmiş, sayısız işkenceye dayanmıştı. Türk deniz kuvvetlerinde ‘askeri isyana teşvik etmekle’ suçlanan
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
inanılmaz cezalara çarptırılmıştı. Duruşması bir savaş gemisinde olmuştu. Bana anlatılanlara göre Nâzım önce bitkin düşene kadar güvertede yürütülmüş, sonra da beline kadar ayakyolundaki pisliğin içine sokulmuş. Benim şair dostum pislik kokusundan bayılacak ve aklını yitirecek duruma gelmiş. Fakat son anda kendini toparlamış. Düşünmüş, cellatlar beni bir yerden gözetliyorlar. Çöküp, pisliğin içine devrileceğimi görmek, kötü kaderime sevinmek istiyorlar. İşte o anda gururuyla gücü de geri geliyor. Önce ağırdan, usul usul şarkı söylemeye başlıyor. Sonra sesini yükseltiyor, iyice bağıra bağıra şarkılar söylüyor. O anda aklına gelen, bildiği halk türkülerini, aşk türkülerini, şiirlerini, halkının ezgilerini… İşte böyle yenmişti pislikleri ve acılarını." Bana bütün bunları anlattıktan sonra şöyle demiştim ona: “Kardeşim, sen o türküleri herkes için söyledin! Bizler bundan sonra ne yapmamız gerektiğini düşünmekten hiç çekinmeyeceğiz! Ne zaman şarkı söylemeye başlamamız gerektiğini de artık biliyoruz.” Neruda'nın Nazım Hikmet ile ilgili anlattığı bu bölüm çok bilinmez ve lakin vatan şairi Nazım tamda Neruda'nın anlattığı gibidir... Bütün toplumcu şairler şiirleri nedeniyle tatsız olaylar yaşamıştır. Oysa kimyasal silahlar ve daha birçok şey, insanları çok daha fazla tehlikeye sokmaktadır. "Ben ıstırap çektim ve savaştım, ben sevdim ve şarkılar söyledim. Dünya bölünürken, ben yendim ve yenildim, ekmeğin ve kanın tadına vardım. Başka ne arzular bir şair?" Estetiğin güç öğretileri ve yazılı sözlerin labirentinde yaptığım araştırmalardan sonra halkımın şairi olmuştum. Yerin yedi kat dibindeki maden ocaklarından, sanki cehennemden geliyormuş gibi, yaptığı berbat işten suratı bitkin, bir adamın yeryüzüne çıkıp da, yarıkları ve nasırlarıyla kuru bozkır topraklarını andıran o elini uzatarak, sana; “Seni çoktandır tanıyorum ben, kardeş!” dediği ve gülümsediği an, en büyük ödülü almış gibi olursun. Benim şiirimin aldığı defne dalından taçtır bu. O acımasız bozkırlarda, topraktaki delikten çıkan işçinin sözleri. Rüzgârlar, geceler ve Şili’nin yıldızları bu insanlara seslenmektedir: “Sizler yalnız değilsiniz, bir şair acılarınızı biliyor!” Ben bütün insanların konuşmasını, okumasını ve dinlemesini istiyorum. Ben bu dünyada ne savaşı, ne zorbalığı kabul ederim. Benim yolum, insanlar arasındaki kardeşliğe gitmektedir… Keyifle okuyunuz....
Yaşadığımı İtiraf Ediyorum
Yaşadığımı İtiraf EdiyorumPablo Neruda · Evrensel Basım Yayın · 2012236 okunma
··
665 görüntüleme
VüsaIe Quluzadeh okurunun profil resmi
benim en sevdigim bolum Nazim Hikmetle olan dostlugu,Nazimin sanatina duydugu asktir Cemo)
cemo okurunun profil resmi
Toplum için sanat üretenler bulmuşlar birbirlerini ne güzel :))) bizim buralarda konuya özet sayılacak bir ata sözü var :))) "Hacı hacıyı mekke'de Hoca hocayı tekkede Deli deliyi dakikada bulur" derler-demişler... doğrudur sen ne dersin ?
12 sonraki yanıtı göster
Dağlar okurunun profil resmi
Beğendim ama geniş bir zamanda okucam Cemo can😜📚yine destansı bir inceleme var
cemo okurunun profil resmi
😁 bu insanların kısa cümleler içinde anlatımı imkansız... ben kendi kendime yine bir sürü şey eksik kaldı diyorum 😇
2 sonraki yanıtı göster
Sosyaldeli okurunun profil resmi
kalemine emeğine sağlık.. yine harikalar yaratmışsın :) başlık da ayrıca çok anlamlı söylemeden geçemeyeceğim😇
cemo okurunun profil resmi
Teşekkürler ince düşüncen için:) başlık şairin kendisinden...
Sevdaveözlem okurunun profil resmi
Emeğinize sağlık mükemmel bir inceleme gerçekten 👏🏻👏🏻👏🏻
cemo okurunun profil resmi
Sizin yüreğinize sağlık... teşekkür ederim.. akşamınız iyi olsun :)
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.