Gönderi

Kalabalık bir çığ gibi büyüyor, Bab-ı Ali'ye doğru akıyor, Enver Bey' e yardım etmek için koşuyordu. Bab-ı Ali'nin önü tam bir ana baba günüydü. Kalabalığı ancak Doktor ağabey­din Bey'in, "Kapıları hemen kapatınız. içeriye görevlilerden başka hiç kimse girmesi." Emri durdurabildi ve kapılar kapandı. Enver Bey'in yanında Yakup Cemil vardı, peşlerinden İzmit'li Mümtaz , Filibeli Hilmi Mustafa Necip, Sapanealı Hakkı geliyor. En arkada Talat Bey ve Mithat Şükrü vardı. Sa­lonun ve holün güvenliğinin sağlanması gerekiyordu. Bu gö­revi Yakup Cemil ve Sapanealı Hakkı üstlendiler. Sapanealı Hakkı, nöbetçileri görür görmez komutunu verdi: - Selam dur, yolu aç ve geri çekil! Olaylar öyle hızlı akıyordu ki, askerler komuta hemen uymuş, Enver Bey'i ve arkadaşlarını mihaniki bir şekilde se­lamlamak zorunda kalmışlardı. Gürültüden ve baskından ilk haberdar olan Sadaret Yaveri Nafiz Bey oldu. Misafiri ile oda­sında çay içen Nafiz Bey masanın gözündeki tabancasını kaptığı gibi salona fırladı, Şeyhülislam Cemalettin Efendi'nin korumalarından birinin cesedini görünce rasgele ateş etmeye başladı. Nafiz Bey fazla ateş edemedi, vücuduna isabet eden kurşunlada yere yığıldı. Bu arada Harbiye Nazırı Nazım Pa­şa'nın yaveri Kıbrıslı Tevfik Bey , Yakup Cemil'in ve İzmitli Mümtaz'ın kurşunlarıyla cansız olarak düştü. Baskının ikin­ ci kaybı Tevfik Bey' di. Derken bir asker daha öldü. İttihatçılar'ın tek kaybı ise, İzmitli Mümtaz tarafından yaralanan, ölmek üzere olan Nafiz Bey tarafından vurulan Mustafa Necip'ti. Bab-ı Ali bir savaş alanıydı, insanlar ölüyor, her yeri kan götürüyordu. Silah seslerini duyan Nazım Paşa, karşısında­ kine tepeden bakan haliyle, iri cüssesiyle elleri cebinde salo­na çıktı. Karşısında Enver Bey'i, İzmitli Mümtaz'ı , Filibeli Hilmi'yi ve Sapanealı Hakkı'yı görünce önce şaşırdı. Sonra öfkeyle, - Bu ne cüret! Burada ne arıyorsunuz asi herifler? Aklı­nızca sadareti mi basacaksınız!.. Enver Bey birden kusursuz bir esas duruşa geçti, her za­manki utangaç ve nazik tavrı ile, - Efendim, diye söze başladı. Millet Kamil Paşa Hükü­meti'nin istifasını istiyor. Vatanı satanlara ordu izin vermeyecektir. Enver Bey sözünü bitirmemişti ki Serasker Nazım Paşa tekrar bağırmaya, karşısındakini azarlamaya başladı. İşte ne olduğuysa o anda oldu. Yakup Cemil koluyla Paşa'yı kavradı. Paşa'nın sağ şakağına tabancayı dayadı ve ateşledi. Na­zım Paşa birden düştü, ağzından kan boşaldı ve can çekişmeye başladı. Yakup Cemil öyle kritik bir atış yapmıştı ki, eğer kurşun bir milim kaysa, Sapancalı Hakkı ölecekti. Herkes bir tarafa sıvışmış, ortalık boşalmış durumdaydı.
Sayfa 90 - PDFKitabı okudu
·
59 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.