Sonra da onu unuttular. Oysa seyretmeliler, sabah beşte kalkıp helaları yıkayan Firdevs’i, anasının memesine umutsuzca yapışmış Ahmet’i, konuşmayı, her şeyi cezaevinde öğrenen, dünyayı, her kafası bozulandan bir şamar yediği avlu içi kadar sanan Cevdet’i görmeliler.
Sayfa 120