Gerçek şu ki; "Tanrı'nın kişioğullarına Arap diliyle seslendiği, bu nedenle de Arap dilinin kutsal bir dil olduğu" düşüncesine kapılmak için, Arap ulusçusu olmak dahi gerekmez. Bilinç düzeyi yetersiz bütün Müslümanlar böyle bir düşünceye saplanabilirler. "Bilinç düzeyi yetersiz Müslüman" nitelemesini özellikle kullanıyorum. Çünkü, eğer bilinç düzeyleri yeterli olsaydı, bağlandıkları kutsal bildirgede, Kur'an'da böyle bir niteleme bulunmadığını bilirlerdi. Müslümanlığın kutsal bildirgesi Kur'an'da. Tanrı'nın pek çok topluluğa, çok çeşitli dönemlerde. pek çok elçi gönderdiğini; Tanrı'nın bu elçilere özel bir dille değil. kendi uluslarının o yıllarda kullanageldikleri dille bildirimde bulunduğunu, bilirlerdi. Tanrının elçisi Musa, Arapça konuşmuyordu. Tanrı'nın elçisi İsa, Arapça konuşmuyordu. Tanrı'nın elçisi Yusuf, Arapça konuşmuyordu. Tanrı'nın elçisi Nuh, Arapça konuşmuyordu. Tanrı'nın elçisi İbrahim, Arapça konuşmuyordu. Tanrı'nın elçisi Muhammed, Arapça konuşan ilk, tek elçi olduğuna göre, öteki elçilerin tümünün dilleri başka başkaydı. Tanrı, son elçisi Muhammed dışındaki bütün Elçilere, içinde yaşadıkları toplumların konuştuğu Arapçadan başka dillerle bildirimde bulunduğuna göre; Tanrı'nın Arap dilini diğer dillerden daha üstün, diğer dillerden daha kutsal saymadığı apaçıktır. Dinsel bilinç düzeyi yeterli bütün Müslümanlar, bu gerçeği bilmektedirler.13 Ancak, yine de Arap yazısının, dilinin kutsal olduğu; kişioğlunun Tanrı ya yalnızca Arapça seslenmesi gerektiği; eğer Tanrı'ya Arapçadan başka bir dille seslenirse, bağışlanması olanaksız bir suç işlemiş sayılacağı düşüncesi, bilgisi yetersiz Müslümanlarda egemendir. İşte. Türk diline Arapça sözcüklerin girmesinin bir nedeni de bu yanlış inanış olmuştur.