Gönderi

Her geçen yılla birlikte insan yaşantısına dair elimizdeki verilerin gittikçe daha büyük kısmının dinsel inançlarımız tarafından kucaklaması gerekmez mi? Eğer din insanoğlunun ihtiyaçlarına yanıt veren hakiki bir platformsa, o zaman gelişime müsait olması gerekir; öğretilerinin ise gitgide daha az değil, daha çok faydalı olması gerekir. Her alanda olduğu gibi dinin de günümüzün arayışlarına cevap vermesi gerekir; sırf geçmişin doktrinlerini tekrarlaması değil. Şu an doğru olanın şu an keşfedilebilir olması ve dünyaya ilişkin diğer tüm bildiklerimizle uyum içinde olması gerekir. Bu ölçüte göre değerlendirildiğinde, din müessesesi baştan aşağı geri kalmıştır. Yaşadığımız kültürel, teknolojik ve hatta ahlaki değişimlerden sağ çıkamaz. Aksi taktirde bizim ondan sağ çıkacağımıza inanmak için pek az neden var. Ilımlılar kimseyi Tanrı adına öldürmekten yana değildir, ama "Tanrı" sözcüğünü sanki neden bahsettiğimizi biliyormuşçasına kullanmamızı isterler. Ayrıca atalarının inandığı Tanrı'ya gerçekten inananlara da sert bir eleştiri getirilmesini istemezler; hoşgörü ister, belki de hepsinden önemlisi, kutsal olduğunu söylerler. Dünyamızın haliyle ilgili açıkça ve dürüstçe konuşmak (örneğin İbrahimci dinlerin kutsal kitaplarının insanların hayatlarını mahveden yanlışlarla dolu olduğunu söylemek) ılımlıların anladığı şekliyle hoşgörüye yakışmaz. Ne var ki bu tarz siyasi doğruculuk lüksümüz daha fazla kalmadı. Cahilliğimizin yerleşik kalıplarını yaşatmak için ödediğimiz bedeli fark etme zamanımız geldi artık.
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.