Gönderi

752 syf.
·
Puan vermedi
·
28 günde okudu
KÜTAHYA-ESKİŞEHİR SAVAŞINA HAZIRLIK Kitap en başta ülkenin nasıl bu hale geldiğini anlatarak başlıyor ve daha sonra asıl konuya geliyoruz. Meclis üyeleri heyecanlı bir haberi bekliyor. İsmet İnönü den gelecek bir haberi. Sadece meclis üyeleri değil halkta merakla iyi olmasını umdukları haberi dört gözle bekliyorlar. Öyle ki Ankaralı esnaf ve zanaatkarlar, dükkanlarını erkenden kapatıp Meclis binası önünde toplanmaya başlandı bile. O sırada düşman birlik olan Yunanlılar, oldukça mutlu şekilde konuşuyorlardır. “Öyle sanıyorum ki, birkaç gün sonra, şu asi Mustafa Kemal ile birlikte Türkiye sorunu da tarihe gömülecek.” Çok geçmeden Yunanlılar için acı gerçek Kazım Özalp’ın telefonu ile Ankara’da duyuldu. Rütbe farketmeksizin herkes birbirine sarılıyordu. TÜRKLER YUNANLILARI MAĞLUP ETMİŞTİ. O gün, diğer günlerden farklı olarak sokaklarda sessizlik yoktu. Türkün sesi vardı; İzmir’in dağlarında çiçekler açar Altın güneş orda sırmalar saçar Bozulmuş düşmanlar yel gibi kaçar Kader böyleymiş ey şanlı paşa YAŞA MUSTAFA KEMAL PAŞA YAŞA… Evet , savaşı kazanmışlardı fakat herkes bununla bitmeyeceğini biliyordu. Daha yolun başındalardı ve yolun sonuna kadar savaşacaklardı. Her şey tam bir istikbal içindi. Bundan sonraki adım Kütahya ve Eskişehir savaşına hazırlıktı. Malzeme eksikliği fazlaydı. Elimizdekiler de son savaşta zarar görmüş, çoğu kullanılmayacak haldeydi. Tamir edebilecekler için ise uzun bir zamana ihtiyaç vardı fakat o kadar zamanımız yoktu. Halk malzemeler için uğraşıyordu. Halide Edip Adıvar önderliğinde kadınlar toplanmış, bir konuşma yapılmıştı. Halide Edip’in sözleri kadınları o kadar etkilemişti ki herkes elinde avucunda ne varsa masaya bırakıp gitmişti. Değerli yazarlarımızda gazete haberi yazıyor, halkı bilinçlendirmeye çalışıyordu. Savaşta lazım olacak kayıklar hasar görmüştü. Geminin sahibi olan Yarbay Nidai , subay tarafından gönderilen parayı reddetmiş. Yeni kayıkların yapıldığını onların da Türk milletine hazır olduğunu söylemiş. Mustafa Kemal Paşanın ellerinden öptüğünü ve onu sevindirmek istiyorsa düşmanı ülkeden kovmasının yeterli olacağını belirtmiştir. Bunun gibi o kadar çok örnek vardı ki fakat hepsinin mesajı aynıydı. Mustafa Kemal Paşaya güveniyorlardı ve düşmanın yurtlarından gideceğine inançları tamdı. Bu da yeni olacak savaş için en çok gerekli şeydi: İNANÇ. KÜTAHYA-ESKİŞEHİR SAVAŞI 1921 yılının 3. Savaşı başlamak üzereydi. Yunanlılar savaşı sert oynuyordu. Türk ordusuna güçlenmesi için zaman vermiyorlardı. Yunanlılar önce ki savaşın yenilgisinin verdiği acıyı, masum insanlardan çıkartıyor. Geride bıraktıkları yerleri yakıp yıkarak geri çekilmeyi görev bilmiştiler. Kütahya-Eskişehir savaşının patlak verdiği zamanda olacak Öğretmenler Derneği toplantısı Mustafa Kemal Paşa önderliğinde yapılacaktı. Fakat Hamdullah Suphi Bey, paşamıza erteleyebileceklerini söylediğinde Kemal Paşa; “Cahillikle, ilkellikle yapılan savaş, düşmanla yapılan savaştan daha az önemli değildir.” Savaşın vakti gelmişti. Türk ordusu zamanla yarışıyordu. Yunanlıların bir askeri bizim askerimize denk geliyordu. Ordu sayısı yetersizdi. Cahil kesimden olan askerler, Enver Paşanın çıkardığı “milliyetçiler, din düşmanıdır.” Sözüne inanıp silahları ile birlikte savaş alanından kaçıyordu. Bu da ordu için büyük kayıptı. Yaklaşık 20.000 kadar hem askerimiz hem de silahımız kaybolmuştu. Bu nedenlerden yenilgi kaçınılmaz oldu. İnanç hala vardı fakat ümitsizliğe kapılmamak elde bile değildi. “…Üzülmeyin çocuklar. Ordu yaşıyor. Önemli olan bu. Demiryollarını onarılmayacak kadar tahrip etmeyin. Sonra uğraşmayalım. ÇÜNKÜ NASIL OLSA DÜŞMANI MAHVEDİP BU YOLDAN GERİ GELECEĞİZ.” M. Kemal Paşa SAKARYA SAVAŞI’NA HAZIRLIK Türkler yenilginin izlerini hala taşıyordu. Dağlarda tepelerde bir ordudan kalan askerler gruplaşmış Sakarya’ya ulaşmak için yürüyorlardı. Ankara’da işler karışacaktı bundan dolayı meclis üyelerini daha güvenli bir bölgeye tahsis etmeye karar vermişti Fevzi Paşa. Fakat meclis üyeleri tarafından bu fikri sert bir eleştiriye maruz kaldı. Hiçbir üye kaçmak istemiyor tam tersine düşmanla göğüs göğüse savaşmak istiyorlardı. Bundandır ki Fevzi Paşa’nın bu isteği keskin bir dille reddedildi. Ordunun asker açığı çok fazlaydı. Artık askerlik belgesi olmasın herkesi askere alıyorlardı. Eli silah tutan bütün gençler askerliğe yazılmıştılar. Enver Paşa yanlısı bazı meclis üyeleri Mustafa Kemal Paşa’nın başkomutan olmasını gündeme getirdi. Çoğu meclis üyelerince bu fikir mantıklı bulundu. Bu fikrin ortaya atılmasında ki asıl amacın paşamızı Ankara’dan uzak tutmak olduğunu Mustafa Kemal anlamıştı. Onlara göre Türkler savaşı kaybedecek ve Mustafa Kemal’in izleri de savaşla beraber kaybolacaktı. Paşa sessizliğini koruyordu. Olaya halkın da dahil olması üzerine Mustafa Kemal başkomutan olmayı kabul etti fakat tek bir şartla Meclisin ordu üzerinde yetkilerinin hepsinin geçici bir süre ile kendisine verilmesini söyledi. Diğer toplantıda bu oylandı ve kabul edildi. Mustafa Kemal Paşa artık başkomutandı. Halk da savaş için çabalıyordu. Konya’da Kurban Bayramına yakın halk toplanıp meclis binasına gitti. Kurbanlarını ve şeker paralarını orduya adadılar. Evlerde de herkes çalışıyor. Askerin ihtiyaçlarını halletmeye çalışıyorlardı. Artık yola çıkma zamanıydı. Ordu Sakarya’ya doğru ilerliyordu. Askerin ihtiyacı karşılanmaya çalışılmış, asker sayısı da fazlalaşmıştı. Bütün halk onlara güveniyordu. SAKARYA SAVAŞI 23 Ağustos 1921 Sakarya Savaş’ı başladı. Elimizde ki yetersiz sayıda ki malzemeleri idareli kullanmalıydılar. Bu savaşı bir an önce bitirmek gerekti. Bundan dolayı herkes elinden geldiğinden fazla çalışıyor çabalıyordu. Savaşı kazanma ihtimali her şey düşündüğümüz gibi giderse %51 idi. Bu da imkansızı başarmak gibi bir şey sayılabilirdi. Yunan ordusunun sayısı bizim 4 katımızdı. Ellerinde ki malzemeler bizimkilerden hem daha güçlü hem daha iyiydi. Bizden güç olarak daha öndelerdi. Savaş yerinde ki tek sıkıntı güçsüzlük değil ek olarak hava şartlarıdı. Hava fırtınalıydı. Atılan mermiler istenilen yere gidemiyordu. Her şeye rağmen her iki tarafın komutanları, askerlerine “Ara vermeden taaruza devam” sözleriyle savaş meydanını harlıyorlardı. Savaş gerçekten çok hareketliydi. Türklerin bu alışılmadık başarısını sadece Türk Milleti değil yabancı kişiler dahi taktir ediyordu. Muhabir Nikolopulos, savaşı izlediği sırada defterine “ Bu tepelerde sinirleri gerçekten çelik gibi olan Türkler var.” İfadesini not düştü. Fatih Rıfkı Atay’ın gazetede yazısı vardı. Halk için onurlandırıcı diğer yandan kalan Osmanlı üyeleri için hak edilmiş cümleler bulunuyordu. Yazısında bahsettiği Yunan ordusu her ne kadar donanımlı askerlerden oluşsa da Türk ordusunun köylerden, şehirlerden yarattığı orduyla Sakarya’da düşmana karşı koyabiliyordu. Sözleriyle daha da destekledi bu dediğini Atay “BU HALK HARBİDİR… Bu savaşın büyüklüğünü anlayamayan yalnız yurtseverlik değil, insan vücuda getiren vasıflardan hiçbiri yoktur.” O tutunduğumuz %51 lik mucize gerçekleşti. Yunanlılar geri çekiliyordu. Geri çekilirken gittikleri yerleri yıkıp döküyor yaşanma hale getirmeyi amaçlıyorlardı. Türk halkı mutluluk içindeydi. Çabaladıkları Türk istikbali için girdikleri bu yolu yarılamış sayılırlardı. Dünya’ya kendi güçlerini kanıtlamış, Kütahya – Eskişehir savaşının izleri silinmiş oldu. Ülkenin morali yerine geldi. Yeni bir umut ışığı doğdu. SAVAŞ TARİHİNİN ÇOK UZUN SÜRMÜŞ BİRKAÇ MEYDAN SAVAŞINDAN BİRİ OLAN SAKARYA SAVAŞI TÜRK ORDUSUNUN ZAFERİYLE SONA ERDİ.
Şu Çılgın Türkler
Şu Çılgın Türkler
Şu Çılgın Türkler
Şu Çılgın TürklerTurgut Özakman · Bilgi Yayınları · 202321,8bin okunma
·
191 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.