Gönderi

80 syf.
·
Puan vermedi
·
3 saatte okudu
"Sana, beni hiç tanımamış olan sana..." diye başlayan, "Fakat sen kimsin ki? Beni hiç ama hiç tanımamış olan bir su birikintisine basar gibi üzerime basıp geçen, ayağına takılan bir taştan kurtulurcasına beni savuran ama yine de yoluna devam eden, beni hep geride bırakıp bir bekleyişe mahkum eden sen, kimsin ki?" diye biten bir mektup... Gölge Kadınlar serisinin ikinci bölümü, Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu bitti. Ben bu kitabı kaç defa okuduğumu bilmiyorum. Onlarca kez diyebilirim. Çünkü benim okuduğum ilk Stefan Zweig kitabıydı. 2016 yılı. Bu nasıl olabilir demiştim. Bunca zaman bu adamdan habersiz nasıl okumuştum... Sonunda tanıdığım için mutlu olup bir daha da hayatımdan eksik etmedim. Zweig'in tüm kitaplarını tekrar tekrar okuyorum ve bu kitap işte o okumaların başlangıcıydı. O yüzden benim için kıymetlidir. Kitabın içeriği ile ilgili de tek bir şey söyleyebilirim. Çok gururlu bir kadının, asla layık olmayan bir kalbi yüreğinde taşımasının öyküsüdür. Hem de o kadın daha küçük bir kız çocuğuyken alıp sahiplendiği bir yüreğe ölene kadar sahip çıkmış ve ölürken dahi, "Eğer ölümüm sana acı verecek olsaydı, o zaman ölemezdim." diyebilmiştir. Yine etik, ahlâk kurallarını bir kenara bırakarak şunu savunacağım: Bir insanın gözünün içine baka baka yalan söylemek daha mı ahlâklı geliyor? Bana gelmiyor. Bu hikayeyi çok seviyorum. Ama doğru bulmuyorum. O kadar acıyı çekmesi gerekmiyordu. Sık sık söylediği gibi asla suçlayamayacağı biri için hem de. Bazı insanların ne olduğu bellidir. Bunu görmek istememekte diretmek de bir tercihtir. O yüzden insan. Bunu bütün samimiyetimle söylüyorum şu an, o yüzden insan bazen çektiği acıya kimseyi ortak etmek istemez. Acının sebebini de. "Fakat seni tanıyorum , seni kendini tanıdığından bile çok daha iyi tanıyorum."
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Doğan Kitap · 2021226,6bin okunma
·
42 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.