Gönderi

Schmitt'e göre gücü karşıt siyasi partiler ve farklı hükümet birimleri (başkan, parlamento ve yargı organı) arasında paylaştırma fikri hukuki bir kararsızlık krizine neden oldu. Hitler 1933 yılında Şansölye olduktan ve aynı yıl halk referandumunda fiilen diktatörlük gücü kazandıktan kısa süre sonra, mevcut krize Schmitt'in teorisini doğrular nitelikte bir son verdi: Gerçek bir halk demokrasisi 'üniter irade'sini tek bir 'halk lideri' bünyesinde toplar. Demokratik referandum ve kanunun birleştiği nokta da burasıdır: Çünkü hukukun varlığı ve anlamına ilişkin her türlü belirsizlik hukuksuz bir olağanüstü durum gerektirdiğinden, egemen buyruğu nihai ve en üst düzey buyruk olacak tek bir kişi olması gerekir: Führer. Schmitt'in gözlemlediği kadarıyla "olağanüstü hal, sınıflandırılamayandır; genel kodifikasyondan uzak durur ama aynı zamanda spesifik hukuki form unsurunu -mutlak saflığıyla kararı- açığa vurur" (Schmitt 1988b: 13). Olağanüstü hal durumlarında uygulanacak yasaya ilişkin olası tüm istisnaları kapsayacak genel hukuk kuralları belirlemek mümkün olmadığından, birisi hangi istisnalara izin verilebileceğine karar vermelidir. Normalde bu hakimlerin görevidir; ancak hakimler fikir ayrılığına düştüğünde kararı kim verir? Sorumluluğun tamamı karar verme (yani hem istisnanın ne olduğuna hem de onu hayata geçirme) yetkisine sahip tek bir baş hakimde toplanmazsa, hukuk belirsizlik içinde kalır. Schmitt'in mantığına göre düşünürsek, Nazi yetkililerinin her biri Führer'e kadar giden bir emir zincirinde bir üstünün emrine uyduğunu iddia ettiğinden, eylemleri (etik olarak aşağılık olsa da) hukuka uygundur.)
Sayfa 20 - 1. Baskı: Mayıs 2019 — Fol KitapKitabı yarım bıraktı
·
54 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.