Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Öndeki kırmızı kuşaklı, şalvarlı, ipek mintanlı adam: "Bizler Giritten geldik. Biz adadan ayrılırken köylülerimi kasabalılarımız hep arkamızdan ağladılar. Bizi göndermek istemediler ya hükümet dinlemedi." Vapur küçük, eski, çürük bir vapurdu. En ince bir dalga da bile her bir yanından çatırtılar geliyordu. Ağzına kadar göçmenlerle doluydu. Yolda sıtmadan, ishalden çok çocuk, çok yaşlı öldü. Genç kızlardan, delikanlılardan da ölen oldu. Ölenleri törenle denize attılar. İmam, denizin topraktan hiçbir farkı yok dedi. Denizdekilerin de ruhu topraktakilerin ruhu gibi göklere uçar, orada yaşarlar. Karada ölenleri toprağa gömerler, denizde ölenleri de suya gömerler. Topraktakileri yılanlar, çıyanlar, böcekler yerler, denize gömülenleri de balıklar... Son üç günde yiyecekleri tükendi. İzmirde karaya ayak basar basmaz çeşmelere koştular. Önce hastalara su verdiler. Ardından çocuklar, yaşlılar su içtiler. Sonra da ötekiler. Birkaç ay içinde Giritten İzmir rıhtımına gelen göçmenler, yolda çok zayiat vermişlerdi, vapurda ağlamayanlar karaya ayak basar basmaz hemencecik hep bir ağızdan hüngürdemeye başlıyorlardı. Ağıt faslı bittikten sonradır ki yöreye şaşkınlıkla bakıyorlardı. İzmirliler onlarla konuşmaya çalışıyor, göçmenler karşılık veremiyorlardı. Bir kısmı da Türkçe bilmiyordu.
Sayfa 184Kitabı okudu
·
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.