Gönderi

374 syf.
·
Puan vermedi
Körlük bir salgın olsaydı nasıl olurdu? Bunun cevabı çok güzel vermiş. Kitap genel itibarıyla güzeldi. Ama bazı yerleri hariç. Fazlasıyla ütopik bir romandı. Ama bir o kadar da etkili. Dili gayet açık ama anlayabilen için çok şey anlatıyor. İçeriğine değinecek olursam; Roman, bilinmeyen bir mekanda ve bilinmeyen bir zaman diliminde tam olarak tanıtılmayan karakterlerin günün birinde ansızın "beyaz felaket" salgınına yakalanarak kör olmalarını ve tüm dünya kör olmuşken nedeni bilinmeyen bir şekilde görebilen bir kadını konu alıyor. Roman boyunca kör olan karakterlerin arasında sanki onları görebiliyormuşuz gibi dolaştırılıyor ve onlarını inceliyoruz. Roman körlükle, aslında hiçbir zaman "fizyolojik körlüğü" kastetmemiş "toplumsal körlüğe" dikkat çekmeye çalışmıştır. İnsanların hayatın olağan akışında ilerlerken, teker teker görememesiyle başlayan bu hikaye, zamanla tüm toplumu esir alan bir “Körlük” salgınına dönüşüyor. Devlet salgına yakalanan "hastaları" bir akıl hastanesinde karantinaya alarak bu salgını önlemeye çalışıyor. İlk karantinaya alınan yedi kişiden sadece birinin gözleri görüyor ancak bunu saklıyor ve kocası ile birlikte karantinaya giriyor. Kitabın asıl olayları karantinaya alınmaları ile başlıyor. Roman boyunca, salgın dalga dalga tüm ülkeye yayılıyor ve bu salgınla birlikte toplumda kaos ortamı başlıyor. Toplumun görmeyen gözlerle cinayetlere, tecavüzlere ve daha birçok suça tanık olduğu bu salgın, insanoğlunun asıl gerçekliğini biz okuyuculara gösteriyor. Kitap boyunca geçen "körlük salgını" aslında bir mecazdır. Bu salgınla yazar toplumun sorunlarına ışık tutuyor. Kitapta aslında toplumun yozlaşmışlığına karşı insanların kafalarını adeta kuma gömdükleri gerçeği eleştirel bir şekilde anlatılmıştır. "Körlük" bize toplumun içinde yer aldığı düzenin bozukluğunu anlatıyor. Kitap içerisinde geçen "Neden kör olduk?" "Bilmiyorum belki bir gün nedenini öğreniriz." "Ne düşündüğümü söyleyeyim mi sana." "Söyle." "Bence biz kör olmadık, biz zaten kördük." "Gören körler mi?" "Gördüğü halde görmeyen körler." kesitiyle kitabın olayı özetlenmiştir diyebiliriz. Çünkü kitap boyunca karantinaya alınan "körlerin" aslında gerçek hayatta kör olduğunu bilmeden yaşayan körlerden bir farkı olmadığını okumuş oluyoruz. Biz insanlar zaten çoğu konuya duyarsız ve körüz. Yazar ise bu gerçekliği biz insanlara bu cümlelerle aktarmış. Eserde toplum sorunları salgın üzerinden ele alınırken bu sorunlar eserle birlikte gün yüzüne çıkmıştır. Karantina sürecindeki insanların yaşadıkları ve zaman kavramının yok oluşu işlenmektedir. Toplum eleştirisi yapan bu eser biz insanlara "Aslında bizler bir anlamda ve hatrı sayılır şekilde gördüğünü zanneden körler miyiz?" sorusunu sormaya ve bunu anlamlandırma çalışıyor. Okuyucular da kahramanlarla birlikte aynı bunaltı, bulantı, kaotik girdap içine dönüp duruyor. Kitabı okurken “Neden?” diye soruyoruz. İnsanı, yaşamı, dünyayı ve ahlakı sorgulamaya başlıyoruz. Biz "iyi" insanlar gerçekten iyi miyiz? İnsanın içinde iyilik barınıyor mu? , okuyucu iyiliğin derinlerde de olsa gün ışığına çıkmayı beklediğini umuyor. “İyilik ve kötülüğün ne olduğuna kim karar veriyor? İnsan erdemli olmayı sadece beğenilmek, sevilmek için, iki yüzlü bir riyakârlıkla mı istiyor? Kimsenin onu görmeyeceğini ya da dışlamayacağını bilse, nasıl davranır?” diye soruları sorduruyor. Kitabı okuyan herkes belki ki kısa süreliğine de olsa gözlerini kapatıp körlüğü sorguluyor. Kitabın asıl olayı aslında biz insanlara kendimizi sorgulatmakta yatıyor.  "Bakabiliyorsan, gör. Görebiliyorsan, fark et."
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022105bin okunma
·
231 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.