Gönderi

157 syf.
10/10 puan verdi
Detaylı inceleme
*Spoiler içerir Piyesin temasını yazarın ifadesiyle üç kelimede özetlemek mümkündür: Allah, kader ve ölüm. ‘Ölüm Korkusu’ muharriri Hüsrev, yazdıklarını bir tarafıyla yaşamaya; eserinde ‘yarattığı’ adamın kaderini gayri ihtiyari kendi üzerine almaya başlar. Çocukluk çağında, babasının kendini bir incir ağacına asarak intihar etmesi, Hüsrev’in bilinç dışında derin izler açmıştır. Kendi yazdığı oyundaki bir sahnenin (kaza ile annesini vurması) imkan dahilinde olduğunu izah ederken halasının kızı Selma’yı kaza ile vurması, Hüsrev’deki iç buhranı körükler. Çevresindeki insanların, yakınlarının, dost bildiklerinin maskelerinin altındaki gerçek çehrelerini gördükçe insanlara olan güveni giderek azalmış, dünya nefreti artmıştır. Annesi bu durumdan kaygılıdır. Babası gibi, Hüsrev’in de kendisini incir ağacına asarak intihar edeceği vehmiyle ağacı ‘’toprak hizasından’’ kestirir. İncir ağacı kesilerek Hüsrev’in ölüme gideceği vasıta ortadan kaldırılmış olur. Aslında incir ağacı, Hüsrev’i hayata/yaşamaya bağlayan bir simge olmuştur. Ona baktıkça babasının hatırlayarak ölüm ve dirim üzerine düşünmeleri yoğunlaşmakta, derinleşmektedir. “Ben sanatı hayattan başka bir şey sanıyordum. Hürriyetlerin sonu. Aciz bahtımın ulaşamadığı bir yer. Orası irademin bahçesiydi. Orada oyuncaklarıyla oynayan bir çocuk gibi başı boştum. Orada kulluktan çıkıyor gibiydim.” Düşüncesinde olan Hüsrev, yazdığı eserle ‘bir adam yaratmaya’ kalkışır; haddini aşan bir eyleme giriştiğini geç fark eder. Yaşadıklarının ezici yükü altından çevresindekilerin bir bakıma ihanetiyle, içinde yaşadığı toplumun insiyâkiyle çıldırıp akıl hastanesine kaldırılır. Hüsrev’in sonu sözü ‘’Ne yapayım anne? Kestiniz incir ağacını!” olur. Kafası hep ölüm düşüncesiyle meşgul olan Hüsrev’in içi vehim, zevksizlik ve hasta hesaplarla doludur. Bir adam yaratmak iddiasındadır Hüsrev; “Bir adam yaratmak.. Ona bir kafa, bir çift göz, bir burun, bir ağız uydurmak. Ona göre bir beyin yapmak ve göğsünün içine bir kalp takmak. Saat gibi işleyen, kanını vücudunda döndüren bir kalp.. Bir kalp. Bitti mi ? Biter mi ? Bu adama bir de kader çizmek lazım.” “Bir adam yaratmaya kalkıştım. Ona bir surat ve kader bulmak. Nerede bulayım ? Kendimde buldum. Suratsız ve kadersiz adam şahlandı. Zincirini kırdı. Elimden kaçtı. Ben insanım, beni arkamdan vurdu.” Yaratıcıyı, yaratmaya kalkışınca tanır Hüsrev. Modern çağ insanının, ilahlık iddiasındaki insanın dramını yaşamaktadır oyun boyunca. Oyunun düşüncesinin evrildiği nokta “Allah’ı bulmak/tanımak” noktasıdır. Büyük iddialarla yolan çıkan insan, ‘öz sanatkarı’ tanıyınca bu noktaya gelebilmiştir. Diğer husus, ölümün mahiyetini kavramak meselesidir. Bir toz zerreciği, bir nokta, bir kertenkele bile olmaya razı olan Hüsrev, yok olmayı kabullenemez. Öyleyse ölüm bir son, bir yok oluş değildir insan için. “Ben yok olamam, ağlarım tepinirim ölürüm fakat yok olamam.” Öte yandan Hüsrev’in babasından bulduğu bir sayfada bir not vakanın çözümünü başlatır; “Aptal muharrir! Ölüme ilaç ölümdür.” Hüsrev bir bakıma derdinin dermanını bu küçük ibarede bulmuştur. Babasının hatası, nefsi öldürmek yerine, yanlış tercih ve tefsir sonucu bedenini öldürerek kurtulacağını sanmıştır. Diğer taraftan, yazar kendi yaşadığı düşünce değişimini kahramanı Hüsrev’e bir tarafıyla yaşatarak bu çileli, azaplı yolu cümle aleme göstermek istemiştir Yatakların dahi kabul etmediği, düşündükçe beyni kanayan ve “beynimin etten yuvarlağı üstünde her düşünce, bir damla siyah kan gibi yuvarlanıyor” diyen Hüsrev’in Bir Adam Yaratmakta’ki konumu, Necip Fazıl’ın hayatındaki gerçek çizgilerle fazlasıyla örtülmektedir. Yazarın ruh burkuntularını Hüsrev’de sahne sahne, tablo tablo izlemek mümkündür. Azaplar içinde kıvranan; “şehirleri, sokakları, kahveleri dolduran seri malı insanlardan” olmayan; “Allah’ın yalnızca acı çeksin, yalnız kıvransın” diye yarattığı, “kainatı dolduran her şey, her hadise, her hareket” onun için bir işkence vesilesi olan Hüsrev’in dramıdır Bir Adam Yaratmak, dolayısıyla Necip Fazıl’ın. “Bir Adam Yaratmak gerçekte, ölümsüz problemleri düşünen, bunları düşündüğü için günübirlik hayatla başbaşa olan çevresinden kopan, yapayalnız kalınca da kendisini ve yaratıcısıyla ilişkisini kavramaya, bunu değerlendirmek için yaşamaya ve birtakım değerlere ihtirasla sarılmaya, bu ihtirasla çevresini ürküterek toplum dışına atılan insanın bütün bunları yaşayan ve düşünen insanların trajedisidir.”(Miyasoğlu: 1985,85)
Bir Adam Yaratmak
Bir Adam YaratmakNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 20209,4bin okunma
54 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.