Amin Maalouf’un ilk kitabı. Tarihle kurgunun birleştiği kitaplar her zaman ilgimi çeker, bunu da severek okudum.. Bu kitapta coğrafyacı, kültür adamı ve gezgin Hasan el-Vezzân’ın hayatı anlatılıyor ve onun gerçek yaşam öyküsünden esinlenerek yazılmış. Hasan aslında bir seyyahmış ve yazar onun gezideki anı defterini tekrar düzenleyerek kitap haline getirmiş.. Yazar bu kitabında Arap Müslümanların İspanyollara savaşta yenilmesi ve Endülüs’ü terk edişini anlatmayla başlıyor. Yolculuk 15. yüzyılın Güney İspanya’nın Granada’sında başlayıp, oradan Fas’a, Kahire’ye ve Roma’ya kadar uzuyor. İslamın ve Hristiyanlığın insanların üzerindeki hâkimiyeti ve yaşattığı çatışmayı anlatmış. Tatil planlarımda Endülüs bölgesine ziyaret de yer aldığından, gitmeden bu kitabı okumak istedim.. İstanbul bölümünde ise Maalouf’un Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’dan ‘Büyük Türk’ olarak bahsettiğini okuyoruz. Ayrıca 1517’nin İstanbul’unu kitapta şöyle tasvir etmiş: “Burada en güzel evler, çarşıdaki en varsıl dükkanlar Ermenilerin, Rumların, İtalyanların, Yahudilerin. Yahudilerin bir bölümü Granada'nın düşüşünden sonra Endülüs'ten İstanbul’a gelmiş. Gelenlerin sayısı kırk binden az değil.” (s. 271).. İçinde inancı, kültürü, dostluğu, savaşı ve aşkı barındıran, bizleri denizler, ülkeler, sınırlar ötesine götüren, Doğunun mistik havasını ruhumuza işleyen yine harika bir Maalouf kitabı. Sevenlerine tavsiye ederim…