Gönderi

Başköşeye yerleştirmelik bir alıntı.
Sabahları kalkmayı canın istemedikçe şunu hatırla: "İnsanlık görevi için kalkıyorum." Eğer bunun için doğduy­sam, bunun için dünyaya gönderildiysem neden huysuzlanı­yorum? Çarşaflara örtülere sarılıp kendimi ısıtayım diye mi yaratıldım? "Fakat bu daha keyifli. " Öyleyse keyif çatmak için mi dünyaya geldin, eyleme geçmek, çaba harcamak için değil mi yani? Bitkilerin, küçücük kuşların, karıncaların, örümceklerin, arıların üstlerine düşen her şeyi yaptıklarını, ellerinden geldiğince dünyanın düzenine katkıda bulunduk­larını görmüyor musun? Ve sen insanların görevlerini yerine getirmesini istemiyorsun öyle mi? Kendi doğanın sana bu­yurduklarını yapmakta acele etmeyeceksin öyle mi? "Fakat dinlenmem gerek." Tabii ki, benim de dinlenmem gerek. Yine de doğa yemek, içmek gibi bunun da ölçülerini ve sınır­larını belirlemiştir, oysa sen yararlı dinlenme ölçüsünü aşı­yorsun. Fakat eyleme gelince gereğinden azını yapıyorsun, hatta payına düşen ölçünün altında kalıyorsun. Aslında sen kendini sevmiyorsun; sevseydin doğanı ve doğanın gereğini de severdin. İşlerini seven insanlar, çalışırken yemek yeme­yi, yıkanmayı dahi unuturlar. Fakat sen kendi doğana, bir işlemecinin işlemesine, dansçının dansa, paragözün paraya, kendini beğenmiş birinin küçücük şöhretine verdiğinden daha az değer veriyorsun. Ve böyle insanlar ne olursa olsun işlerine karşı tutkulu bir sevgi beslerler; yemek yemeyi, uyu­mayı unuturlar ve zamanlarını harcadıkları işleri daha da ileri götürmek isterler. Toplum yararına olan işler sana daha değersiz ve daha itibarsız mı görünüyor ?
Sayfa 41 - İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
·
391 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.