Dağlar, çocukluğumun aşamadığı o kekik kokulu güzelim Dağlar, yavaş yavaş karanlığa gömülüyordu. Ben onlara bakıp bakıp atları düşünüyordum gene; yamaçlarından ardıç kokuları, kuş cıvıltıları ve yeşilin yüzünde gözünde gezinen mavinin çeşitli tonları ile birlikte bir sel gibi akıp gelecek olan süt beyaz atları düşünüyordum. Onların ,geceyi beyaz beyaz,
köpük köpük ürperteceklerini...
Sonra büyülü titreşimlerden oluşmuş halkalar halinde birdenbire beni aralarına alacaklarını ,beyaz derinliklerine sarıp sarmalayacaklarını ve bütün insanlardan ayırıp ya da kurtarıp ya da başka bir şekilde koparıp ,ta uzaklara ama çok uzaklara götüreceklerini düşünüyordum.
Rüzgarların bile bile erişemeyeceği kadar uzaklara...