Manastırların açılma saati şimdi. Gün, hırçınlıklarımızın üzerine çöktü. Havuzların mavimsi gözlerindeki son bir umutsuzluğa güneşin ölümü yansımış. Ah! Eski zaman parklarının ne de önemli bir parçasıydık; heykellerle, yolların pek İngiliz nizamıyla nasıl da şehvetle bütünleşmiştik. Kıyafetler, ince kılıçlar, peruklar, reveranslar ve alaylar nasıl da sıkı sıkıya ruhumuzun özüne aitti! Biz, kim miyiz? Sadece ıssız bahçenin sonundaki fıskiye, çoktan takatten düşmüş, acınası bir halde, daha yükseğe uçmaya heveslenmeye uğraşan kanatlı su.