Kaktüsün gövdesinin yöresinde dönen İsmail Ağa yoruluyor, beni kurtarın, beni kurtarın, kurtarın, diye bağırıyor var sesiyle. Dünyanın bütün horozları ötüşerek uçuşuyorlar mosmor, çelik morunda, yanan dağla kale arasında. Yanan, yalım gibi hançerler de gelip başlarını uçurarak geçiyorlar. Kartallar yürüyorlar kıpkırmızı, göğü kıpkırmızı, billur, kapatıyorlar. Mor dağ çiçeğe duruyor, kayalıklar binlerce turuncu çiçekle ağzına kadar döşeniyor. Baş döndürücü bir koku. Sonra kartallar kapkara uçuyorlar, dünya zindana kesiyor, kapkaranlık.