72 syf.
8/10 puan verdi
Kitap bir oturuşta okunacak bir tiyatro eseri. Bir oturuşta okunur da bir okunuşta sindirilir mi bilmiyorum. Zira, kitabın konusu herkesin kaybettiği, kimsenin kazanmadığı, aşk / töre cinayetidir...
Bu kitap İspanya'da değil de Anadolu'da yazılmış bir esermiş deseydiniz inanırdım. Bu kitapta yaşananların bizim coğrafyamızda yaşananlardan tek farkı, bizim düğünlerimizde davul - zurna, onların düğünlerinde gitar çalınmasıydı...
Kitap, eskiden nişanlı olan fakat şu birinin evli, birinin de evlenmek üzere olduğu iki aşığı konu almaktadır. Düğün günü eski aşıklar kaçar ve fakat düğün iki ölümle sonuçlanır.
Kitabı bugünkü kafa yapımızla okursak rahatsız olacağımız bir kaç nokta olacaktır mutlaka. Örneğin beni rahatsız eden kısımlardan biri bir annenin "Baban da bana böyle davranırdı" diyerek oğluna verdiği şu nasihattir:
"Karına karşı şefkatli olmaya çalış; bir kendini beğenmişliğini ya da yabaniliğini görecek olursan, biraz acıtarak sev, fazla sıkı sarıl veya hafifçe ısır, sonra da şefkatle öp. Sana kızmasın ama erkeğin, efendinin, hükmedenin sen olduğunu hissetsin."
Bir diğeri, gelinin şu cümlelerle övülmesiydi:
"Ağzı var dili yok, vur ensesine al ekmeğini"
Son olarak bir de kendini aklamaya çalışan gelinin "Valla ben bakireyim, yemin olsun ki beyaz memelerimi hiçbir erkek görmedi" şeklinde cümleler kurmasıydı. Yani namusun tekrar ve tekrar bekarete endekslenmesiydi...
Gene de beğendiğim bir kitap oldu. Namus ve töre cinayetlerine karşı bir duruş sergilemiş yazar. Üstelik düşüncelerini de oldukça sanatsal bir şekilde dile getirmiş. İş Bankası Yayınları, orijinal metni sol, Türkçe çevirisini sağ tarafta vermiş, ilgilisine duyurulur.
Bu kitap bana konu benzerliği sebebiyle 
Kırmızı Pazartesi'yi de hatırlattı. (#145645347) Genel olarak sevdiğim bir kitap oldu, okumanızı tavsiye edebilirim. Bir başka Hasan Ali Yücel Klasikleri Dizisinden bir kitapta buluşmak üzere, keyifli okumalar herkese:)
·
476 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.