Gönderi

Her bölümün amacı, kendine ait dersle ilgili yüklemeleri tamamlamak. Birbirinden bağımsız bölümler, çocukları işliyor da işliyor. Ortaokul bölümü bittiğinde sistem kendine göre bir eleme yapiyor, fabrikanin standardına göre iyi olduğu düşünülen ürünler, "nitelikli okul" diye adlandırılan fabrikaya gidiyor, diğerleri de "eh işte" isimli bölümlere alinarak daha büyük makinelerin olduğu lise alanında işlenmeye devam ediliyor. Bu fabrika ile ilgili en büyük sorun, makinelerin birbirinden bağımsız olması. Türkçe makinesinin fen makinesi ile, sosyal bilgiler makinesinin görsel sanatlar makinesi ile uzaktan yakından ilgisi yok. Birbirinden bağımsız makinelerin tek derdi, kendi işlerini bir an önce bitirerek ürünü bir sonraki dişliye aktarmak. Fabrika kalite kontrol denetçilerinin baktığı tek şey ise ürünün makineden çıkışı. Ürünün içi dolu mu, boş mu? Doluysa ne mutlu, boşsa vah vah, tüh tüh! Kimse ürünlerin makine içindeki yolculuğunu umursamıyor. Durum öyle bir hal almış ki ürün bile yolculuğunu umursamıyor. Tek bir dert var, bir sonraki adıma bir an önce geçerek fabrikadan bir önce çıkmak. Komik olan şu ki bu her yeri dökülen, eski püskü, ha bire yağlama ile çalışan, sadece çarklarında sorun olduğunda minik değişiimler yapılan, makineleri çoktan eskimiş ama değiştirilmesi binlerce bürokratik adıma bağlı olduğu için dokunulmayan sistem, çocuklarımızın başarılı ya da başarısız olduğuna karar veriyor. "Başarılı" ve "başarısız" nitelemesi oldukça önemli bir yargı(!) Bireylerin kaderini etkileyecek bu iki yargıya, neyi, nasıl ve neden ölçüp değerlendirdiği çok sorgulanmayan sınavlarla ulaşılıyor. Müjdat Ataman-Ağlamıyorum Gözüme Eğitim Kaçtı
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.