Yeni gördüm, bir şeyler söyleyeyim o vakit. İsmet Özel kadar imajları ve tavırları üzerinden, aurasıyla değerlendirilen ikinci bi şahsiyet var mıdır bilmem. Ben onu okuyanların büyükçe bir bölümünün düşünceleri arasındaki tezatları görebildiğini düşünmüyorum. Şiirlerinin içine ısrarla yedirilmiş marksizmi de. Bakın bu şiirler kötü demiyorum, cüretkarlık olur. Ama onun "ben komünistken de Türkiye için en doğrusu neyse onu yapıyordum" demesi şiirlerini reddedememesinden gelir. İsmet Özel git gide "biz"i öldüren büyük bir "ben"dir. Etki-tepki diyalektiğince iş yürüten bi isimdir. O'nun Türkçü söylemini yalnızca Allahsız Türkçülük oynayanların hamlelerine karşı destekleyebilirim. Bunun dışında kurucu ve toplayıcı bir kimlik sunmadığını bilmek lazım. Batı'ya dair eleştirileri mühim, dünya sistemi vesairede de güzel tespitleri var. Kendi şahsına münhasır olmasının sebebi kendi. 2000'lerden sonra yaptıkları ve söylemleriyle bi "İsmet Özel miti" gerçekleştirdi. Aykırı olmak, kimliğinin başlıca vasıflarından birisi.
Necip Fazıl'a gelince. Onun kadar da retoriği çok yapılan ama anlaşılmayan başka bi ismimiz yoktur. Necip Fazıl'a dair konuşmak için "Sakarya Türküsü"nü okumak yeterli görünüyor bu memlekette. Bi kere Necip Fazıl'ın derinliğini samimiyetle anlamak isteyen Salih Mirzabeyoğlu okumalı. Bir sistem çapında izahlar getirmek her düşünüre nasip olan bir şey değildir. Bunların derslerini yapacağım vakti gelince inşallah. Sloganik bir dil kullandığı düşüncesine de katılmıyorum. Sloganlar aynının tekrarıdır, Necip Fazıl'ın dili ağdalı diye, muhtevasına nüfuz edilemiyor diye sloganik demek hata olur. Siyasetle dirsek teması da tamamen düşünce sistemi ile alakalıdır, ucuz siyasi bir tavır değildir. Erbakan hocayla ayrılmalarındaki haklı oluşunu da zaman göstermiştir.