Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yazı yazmak nereden geliyor?
İlgilisine ve üşenmezsem serinin tamamlanması dileğiyle, İştikakçiye saygı ve selam ile... Yazı yaz - deyince bugün ilk aklımıza gelen şey, kağıdı kalemi elimize alıp aklımızda olanı veya olmayanı yazmaktır. Hatta kahvehane tekerlemesi olarak deriz ki" al eline kalemi yaz başına geleni" Fakat biraz düşünürsek yazının da yaz in da bundan ibaret olmadığı görülür. Oyalı yazma ne demek? Bir yer adı olan Akyazı'daki yazı nedir? Mevsimin adı olan yaz ile Hititlerin üzerine kabartmalar çıkarttıkları büyük kayalara bugün yazılı kaya diyoruz bu ne olacak? Dahası var: Ali şapkamın üstüne otura yazdı Yani Ali şapkamın üstüne çıkıyor oturuyor ve (mektup) yazıyor öyle mi? Tabiî ki değil, ya ne? Bunu anlamak için eski metinlerimize bakmak yeter. Köktürk kitabelerimiz var M.S. 7.-8. Yüzyıllara ait. Gene hemen bu yüzyıllarda başlayan bir Uygur edebiyatı var. Bakıyoruz bu metinlere, -yaz'ın bugünkü manasına benzeyen bir manaya gelen bir şekline rastlamıyoruz. Yani ecdadımız bu manada bir -yaz fiilini tanımıyordu. Ama ha bire yazdıklarına göre Eski Türkler'in bu eylem için bir kelimeleri olmak zorundaydı değil mi? Gerçekten de bu eylem için bir fiilleri vardı ve buna "bitimek'diyorlardı. Bu fiilin iştikakı konusunda muhtelif ulemanın çeşitli fikirleri var bunlardan en yaygın olanı şudur: *Biet diye Çince bir kelime varmış ve bu fırça manasına geliyormuş. Daha işin ne olduğunu bilmediği zamanlarda Çinlinin yazı yazma hareketini gözlemleyen eski Türk, " fırçayla bir şeyler yapmak" manasına tabii olarak bitti diye bir fiil üretiyor tabii olarak türetiyor diyoruz çünkü Türkçenin gelmiş geçmiş devirlerinde ve günümüzde hiç değişmeyen bir adeti vardır: Kendisine yabancı olan eylemleri bu eylemle ilgili eşyalara, aletlere bazı ekler getirmek suretiyle ifade eder. Şimdi bilmediklerimizi bir kenara bırakıp bildiklerimizi toparlayıp bu bilgilerden bir netice çıkarmaya çalışalım: -biti fiili bu şekilde türetildiği zaman Eski Türkler bizzat yazı yazıyorlar mıydı ? Buna kesinlikle hayır diyeceğiz çünkü yukarıda da gördüğümüz gibi bu fiilin temelinde "fırça" yatmaktadır halbuki kağıt üzerine yazılmış bilinen en eski Türkçe metinler fırça ile değil kamış kalem ile yazılmıştır (M.S. 700 ve sonrası). Ayrıca kullanılan ilk alfabenin de Çin ile hiçbir ilgisi yoktur İranlılar yoluyla Samî kavimlerden aktarılmıştır: Soğut- Uygur. Demek oluyor ki eski Türkler, yazı hayatına geçmeden çok önce yerleşik hayatın bazı unsurlarını bu arada yazı yazmak ile ilgili bir fiili de Çin'de gözlem yolu ile tespit etmişler adlandırmışlar ama dillerinde sadece bunlardan türettikleri bir ismi kullanmışlardı. Nesiller sonra bitig eylemi bizzat etmeğe başladıkları zaman bu fiilin iştikakı artık çoktan unutulmuş olmalı ki yazı yazarken "kamış kalem" kulladıkları halde bu eylem için, aslı "fırça ile bir şeyler yapmak" demek olan biti fiilini dillerinde rahatlıkla devam - ettirebilmişlerdir. Yukarıda tespit ettiğimiz durum Türk yazı dilinin ilk dönemlerine aittir. Daha sonraki yüzyıllarda durum nasıldı? Bunun için mukayeseli Türk şiveleri araştırmalarının atası sayılan Mahmud el- Kaşgarî'nin Dîvânü Lügati't-Türk adlı eserine bakacağız (M.S. XI. Yüzyıl). Gene burada da -biti 'i buluyoruz ancak Kaşgarî bir de şu misali veriyor ve bunun Oğuzca olduğunu kaydediyor: ol bitig yazdı " o bir kitap yazdı"... Bu devirde Müslüman Oğuz Türklerinin henüz bir yazı dili mevcut değildi yani Oğuzlar şifâhî dönemi yaşıyorlardı ve nesiller boyu sürecek olan Yakındoğu göçünün arifesinde bulunuyorlardı. Yani Kaşgarî kaydı yazılı belgelere dayalı değil konuşma dilinden alınmıştır. Bu durumu bırakıp Oğuzlarla birlikte batıya, Yakındoğu'ya gelelim. Aşağı yukarı 300 yıl sonra Oğuz Türklerinin Anadolu'da yavaş yavaş yazı dillerini kurmağa başladıklarına şahit oluyoruz ve tarihlerden biliyoruz. Anadolu Selçukluları, Beylikler ve Osmanlılar. Yunus Emre, Âşık Paşa vb. Eski Anadolu Türkçesi adını verdiğimiz bu yazı dili için şimdilik başvuracağımız en mühim kaynak Tanıklarıyla Tarama Sözlüğü'dür. Bakıyoruz ve şunları buluyoruz: 1. -yaz "nakşetmek, resmetmek, süsleyip bezemek" 2. -yazıcı "kâtip" 3. -yazın, -yazıl" kendisi için istinsah etmek, kaydedilmek, takdir edilmek" 4. -yazlu <yazılu " yazılmış, yazılı" 5. -yazı- -yazu " talih, nasip, kader, alınyazısı" Bu misallerden anladığımıza göre yukarıda Kaşgarî'nin XI. Yüzyılda Oğuzcadır diye kaydettiği tek -yaz " yazı yazmak " fiili artık bol örneklerle Oğuz Türklerinin XII.- XIV. belgelerinde Yüzyıllara ait bulunmaktadır. Tekrar Eski Türkçe devresine dönelim ve gene kaynakları bir güzel karıştıralım. Karşımıza başka bir -yaz çıkıyor" hata etmek, günah İşlemek " manasında bunlar kısaca " -yaz, -yangil, -yaztur, -yazuk, -yazuklu, - yazuksuz". Hata etmek günah işlemek manasındaki yaz Türkçenin ilk dönemlerinden günümüze kadar gelir fakat bizde bugün Anadolu'nun birkaç yerinde sıkışıp kalmıştır. *Buraya kadar bahsi edilenler hakkında detaylı bilgi tarihi okumalar dini konular ve misalleri yazmadım epey uzun oldu sanırım metin* Ancak buraya kadar söylediklerimizden şunu çıkarıyoruz: •Eski Türkçede yazı yazmak için -biti diye bir fiil hata etmek, günah işlemek için de -yaz diye bir ayrı fiil var. •M.S. II.yüzyıldan itibaren Oğuzların konuşma dilinde "yazı yazmak " manası, "günah İşlemek" manasındaki -yaz fiilinin omzuna yüklenir yani ili mânâ bir tek -yaz fiili ile ifade edilir. Bu durum İslam dinindeki "günahların kaydedilmesi" keyfiyeti ile ilgilidir. •Ancak -yaz fiilinin iki mânâyı yüklenmesinin yalnız Oğuz Türklerinde görülmesi, Oğuzların yüzyıllar boyu yazı dilinden mahrum olarak sözlü dönemde kalmış olmaları ile izah edilecek, buna karşılık Karahanlı Türkçesinde böyle bir durumun bulunmayışı yani iki mânâ için iki ayrı fiilin bulunuşu Karahanlılar'ın Müslüman olduktan hemen sonra yazı dilini kurmaları ve bir de Eski Türkçe yazı dilinin dayandığı şiveler grubuna bağlı olmaları ile izah edilecektir. Bunca dolambaçlı laflardan sonra insanın aklına bir de şu geliyor: Acaba biz Oğuz Türkleri, az okuyup çok yazdığımız için mi " hata etmek" ile "yazı yazmak" bir fiilde birleşmiş? Kim bilir? [Tarih ve Toplum 78 (1990): 10-13)] İştikakçinin Köşesi
·
2.744 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
yeşil okurunun profil resmi
karahanlıların yazı dili oluşturma sürecinde oynadıkları rolü bizim oğuzlar becerememiş, bir de galiba hatırladığım kadarıyla adamlar arap alfabesini temel alan yeni bir alfabe bile geliştirmişler
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.