Gönderi

karşılıksız aşk
Yolda giderken arkadaşıma, "Seni sevmeyen birini sevmek çok saçma, asla birine platonik aşık olmam," demiştim, yıllar önceydi, çok zaman önce. O zaman bulanık geliyordu bana o sevgi, hep netlik arıyordum.Siyah ya da beyaz olacaktı her şey. Grilere tahammül edemiyordum. Sonra beni -artık- ya da -hiç- sevmeyen birini de sevebildiğimi gördüm. O beni sevmiyorken onu sevmeyi durduramadığımı fark ettim. Nasıl oluyordu bu? Duygularımın aklımdan önce gittiğini görüyorum. Dostoyevski haklıydı, insan her zaman rasyonel bir canlı değildi: duygularına sadece itaat ediyordu. Bunu öğrenmek, benim sevgimin tonlarını değiştirdi.Hep karşılıklı sevilirken, farklı bir renge büründü sevgim, başka bir renge boyanmıştım. Rengarenkken,artık griydim belki. Buruk bir griydi sevgim. Onun sevgisizliği bana sevgiyi öğretiyordu. Kelime tarihçesi olarak Platon'dan gelen "platonik" aşkı, yani sadece zihinde yaşanıp "idealize edilmiş" olan aşkı, cinselliği tadamayan, o uzak durarak sevilen pozisyona düşmek istemiyorum. Ancak aşk bir tuzak gibi bazen,kelimelerinin tuzak olması gibi, içine düşüveriyorsun. Şimdi anladım ki, seni sevmeyen birini sevme tecrübesi, her zaman senin elinde olan bir şey değil; bir aptallıksa hiç değil. Ama yücü bir duyguymuş.Çünkü sevmek, sevmenin güzelliği, kırılganlığı; sevilmenin yanında,birini severken kendi gücünden bir parçayı başkasına vermenin derinliği, biraz da sevmeyi "öğrenmek" değilse,başka nedir? Belki de bazen birinin seni sevmemesi, sana sevgiyi öğretir; nasıl sevilmen gerektiğini anlatır.Bazen birinin sevgisizliği, sana yeni bir hikâye verir; daha çok sevileceğin bir hikâyeyi.
Arda Erel
Arda Erel
·
126 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.