Öncelikle gönül sarayının Allah'ın mülkü olduğu bilincinde olmak her kulun üstüne düşen vazifedir..
Allah'ın mülküne Allah'tan başkasını koymak kulun nefsi ile hareket etmesidir. Bir nevi o tahta şeytani alet etmektir. Yani ki dünya heveslerini..
Her kim dünya heveslerini Allah'a olan kulluk bilincinin üstüne koyarak yaşar ise belli bir noktadan sonra onun ibadet ettiği şey de Allah'tan başkası olur ki bu insanı şirke sürükler.. Çünkü Allah'ın hâkim olduğu bir yeri Allah'tan başkasına vermiş olur kul..
Bu tahta konulan şey Allah'ın sevgisinin üstüne çıkartılmış bir kul sevgisi de olabilir, bir yapılanma da olabilir, idari bir düzen de olabilir, inanılan teslim olunmuş bir şahısta olabilir..
Eğer ki biz Allah'ın varlığını ve birliğini kabul etmiş " La ilahe illallah" şahitliğini kabullenmiş bir kul bilinci ile yaşıyor isek yakınlaşmamız gereken de Allah'tan başkası değildir.. Çünkü La ilahe illallah dediğimiz zaman; bütün hayat kanunlarının, yaşama biçiminin hepsini Allah'ın tayin ettiğini de biliriz..Ona inanır ona güvenir ona yaklaşır ve ne isteyeceksek ondan isteriz. Çünkü Allah kendisine teslim olmuş hiçbir kulunu asla zayi etmez...
Mülkün sahibi olmak demek, herşeyi yoktan var edenin Allah olduğunu bilmektir. Biz ne istersek ondan isteriz..
Koskaca kainatta var olan herşey bir düzen üzerine kurulmuştur.. Gece ile gündüz gibi..Yaz ile kış gibi... Kadın ile Erkek gibi..
Bunların her birinin birbirini tamamlaması ise Allah'ın takdir ettiği ve kurduğu bu düzenin tamamlayıcılarıdır..
Allah bütün bu nizamı düzeni yaratmış ve bizlere Peygamberler göndermiştir..
Peygamberler Allah'ın yeryüzündeki elçileridir.. İnsanlara Allah'ın emrettiği yaşam biçimini tebliğ etmek ile görevlidirler.
Bu tebliğde hayat nizamı, yaşam biçimi ve Allah'a inanan bir kişinin uyması gereken hükümler vardır ve bu bir insanın bu dünya hayatında hayatının her alanına uygulaması gereken hükümlerdir..
İşte her kim Allah'ın bu hükümlerini bir kenara bırakır kendi kurallarını kanunlarını ve otoritesini uygulamaya kalkarsa Allah'ın kapsayıcı bir şekilde göndermiş olduğu hükümlere ortak olmuş demektir..hatta onları kabul etmeyip Kendi kanunlarını uygulama çabası içine girmiştir. İşte bu Allah'a ortak koşmaktır ki..Bu da o kişinin Allah'ın kapsayıcı bütünlüğüne ihanettir.. Doğru bir deyiş ile o kişinin şirkidir...