Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Kurultaylar, kongreler, Şark milletlerinin uyanışı, isyanı adına çekilen kılıçlar, savrulan hançerler, Zinovyef, Béla Kun, Enver Paşa, Komünist kongresinin hilafet ve saltanat makamını koruyuşu, İslâm kadınlarının mahremiyetini korumak için alınan kararlar, pek az bir müddet sonra hepsi de hayatını kaybeden aydın gençlerin bu kongredeki acayip durumu. Bu arada Sibirya'da, Kırım'da, Ermenistan'da cereyan eden olaylar ve şu döndüğüm Bakû Kurultayı. Toprak ve neft. Hem sonra Nuha'daki sevgilim?... * ** Bu olayların akışı, bir başkası için belki de aydınlıktı. Fakat benim düşünce ve muhakeme kudretim, bu zincirdeki halkaların yerini ve ayrı ayrı taşıdığı manaları layıkıyle değerlendiremiyordu. Onlar kafamda birbirine karışık ve birbirleriyle bağdaşmadan kaynaşıp duruyorlardı. İçimden bir ses diyordu ki: — Bunların hepsinin elbette ki bir manası vardır. Ama sen anlamıyorsun. Çünkü sen bir cahilsin! Kafamdaki bütün sermayem, bir öğretmen okulunun basmakalıp tekerlemeleri üzerine işlenmiş, karmakarışık birtakım hayallerden başka nedir ki? Hatta Istanbul'dan bir darülfünun (üniversite) şahadetnamesi de alabilirdin. Fakat sanki ne değişecekti? Belki Mecelle kaidelerini sen de ezberleyecektin. Tek yabancı dil bilmeyen, evlerinde kitaplıkları bulunmayan, koltuklarının altında telif eserleri olmayan birtakım asık suratlı hocalar, sana dünya tarihinden, iktisattan, coğrafyadan dersler vereceklerdi. O dersler, o takrirler ki, en kabadayısının özünü bir incir çekirdeğine sığdırmak kabildir. Sen, bir yabancı dil bile bilmiyorsun. Öğretmen okulu sana ne vermişse onu bir adım bile ilerletemezsin. Avrupa'ya tahsile gideyim desen, seni kim gönderir? Memleketinde tek dikili ağacın ve bir yerde bir tek kuruşun bile yok... Halbuki hem senin ömür çürüttüğün o yarı kışla mekteplerin, hem dilsiz, kitapsız, fakat kof, asık suratlı hocaların arkasında, ne senin ne de onların bilmediğiniz başka bir âlem var: Bilgilerin, fikirlerin, kültürlerin âlemi. İnsanlığın yüzyıllar boyunca biriktirdiği fikir sermayesi... Sen onun yolunu bulmalısın yavrum, onun kaynağını... Sen anlamıyorsun ama her şey ona dayanarak yürüyor. Terakkiler, medeniyetler, hatta isyanlar, ihtilâller bile... Sen kaynağı ara, asıl kaynağı... Bu kaynağa ya varır, ya varamazsın. Yahut da vardım zanneder, kendini bir şövalye sanırken, bu hayat sirkinde ömrünün sonuna kadar, bir palyaço kılıcı sallar durursun. Ama öyle de olsa yol, gene kaynağa götüren yoldur... Sen onu ara yavrum, sen suyu ara... Halbuki memleketimden ne güzel hayallerle çıkmıştım. Kendi kendime: — Ya devlet başa, ya kuzgun leşe, diyordum ama, beni sadece devletin beklediğini sanıyordum. Bir adsızdım. Turan'da bahtımı arayacaktım. Saltanatımı kuracaktım. Şimdi bu topraklar, işte Turan topraklarıydı. Halbuki önümde yükselen belirsizlik, benim ilk yola çıktığım günden daha karanlıktı. Daha çok meçhullerle doluydu.
Sayfa 182 - Remzi Kitabevi / Kuzeye Çıkan YolKitabı okudu
24 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.