Gönderi

Tilki av için dolaşırken bir keklik gördü. Planını yaptı ve karşısına geçip hayran hayran onu seyre koyuldu.Onun bu halini gören keklik merakla sordu: "Hay can dostu, ne gördün de böyle hayran bakarsın?" Tilki işini yoluna koyduğunu düşünüyordu: "Ey güzeller sultanı, senin şu şehla gözlerine yandım ve yaman bakışlarına kandım. Allah güzelliğini bağışlasın; acaba gözlerini yumunca da bu kadar güzel misin?" Keklik tava gelip gözlerini yumunca tilki sıçrayıp kekliği kavradı. Keklik neye uğradığını anlamıştı. Sabır içinde bir kurtuluş çaresi düşünmeye başladı ve tilkiyi öven sözlere girişti: "Ey bilgili avcı, ey sihirli oyuncu! Yüzlerce aferin, binlerce övgü sana. Bravo doğrusu, şahlar yiyeceği, padişahlar lokması bir av aldın. Şanın yüce olsun, aklın ve dirayetin sayesinde Allah beni sana kısmet etti. Asla şikâyetçi değilim ki sencileyin şanlı bir avcıya avoldum. Lakin sen de sultanlara yaraşır iş becerdin, gayrı bu nimet şükürsüz olmaz. Evvela nimete şükretmek, sonra afiyetle yemek lazımdır, değil mi?" Tilki mest ve mutlu; "Evet, doğru olanı budur!" deyip şükür duası niyetine bir an dalgınlıkla ellerini ve ağzını açtı. Keklik durur mu, kanatlanıp bir ağaca tünedi. Tilkinin keyfi kaçtı ki kaçtı. Hayıflanmaya başladı: "Lanet olsun nimeti yemeden şükrünü edene!" Keklik de ardınca söylendi: "Lanet olsun uykusu gelmeden gözünü yumana
Sayfa 225Kitabı okudu
·
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.