"Ancak aradan onlarca yıl geçtikten sonra ünlü gazeteci Vera Tkaçenko Pravda Gazetesi'nde bizimle ilgili, savaşa bizim de katıldığımıza dair bir yazı yayımladı. Yalnız kalmış, hayatını yoluna koyamamış ve hala ev sahibi olmayan cepheli kadınların varlığından söz etti. Toplumun bu aziz kadınlara bir borcu olduğundan... İşte o zaman cepheli kadınlar biraz da olsa ilgi görmeye başladı. Kırk-elli yaşlarındaydılar, yurtlarda yaşıyorlardı. Nihayet onlara ev verildi. Bir arkadaşım... Adını söylemeyeceğim, gücenir falan... Askeri sağlık memuru... Üç kere yaralandı. Savaştan sonra tıp enstitüsüne girdi. Yakınlarından kimseyi bulamadı, hepsi ölmüş. Korkunç yoksulluk çekti, karnını doyurmak için geceleri apartman girişlerini silerdi. Buna rağmen kimseye savaş gazisi ve imtiyaz sahibi olduğunu söylemedi, tüm belgelerini yırtıp attı. 'Neden yırttın?' diye sordum. 'Benimle kim evlenirdi yırtmasam?' dedi ağlayarak. 'Aferin, iyi etmişsin o zaman,' dedim. Daha da yüksek sesle ağlamaya başladı: 'O kağıtlar şimdi işime yarayabilirdi. Ağır hastayım ben.' Düşünebiliyor musunuz?
İki gözü iki çeşme..."