Gönderi

TRABLUSGARP, BALKAN SAVAŞLARI VE OSMANLI ORDUSU ÜZERİNE YORUM
İtalya harpleri esnasında Türkiye kendi kuvvetlerini kullanmamıştır. İtalyanlar bilindiği gibi, harp ilan etmeden bize baskın yapmışlardır. Deniz yolunu kapamışlar, Osmanlı Afrikası ordusuz terk edilmiş duruma düşmüştür. İtalyanlar hiçbir engele rastlamadan Trablusgarb'ı, Bingazi'yi, Derne'yi ve Akdeniz kıyısındaki şehirleri işgal etmişlerdir. İtalyan birlikleri sulh oluncaya kadar bir sene müddetle çarpışmışlarsa da bu, muntazam ordu karşısında bir savaş değildir. Burada Bedevilerin başında birkaç Türk kumandanı bulunması sayesinde bu direnme olabilmiştir. Ben bizzat Sirenaik'te Derne kuvvetlerine kumanda etmişimdir… Bu harpte Türk ordusu kullanılmamıştır. Balkan Harbine gelince, bu da Türk ordusunun savaşla kaybetmesi değildir, bir felakettir. Ancak, bu, Türk ordusunun hezimeti değildir. Türkiye'deki eski zihniyetin çöküşüdür. Türk ordusunun başında bulunan cahil kumandaların ricatıdır. Bu esnada Türkiye'ye hâkim olan cahil kişilerin tutumu Balkan devletlerinin askeri netice almasına sebep olmuştur. Denilebilir ki bu savaş Türkiye için bir sürpriz olmuştur. Ordu, toplanabilmek için kâfi zamana ve bir plana malik olmamıştır. Sadece sınır askerleriyle (avant-gardes) savaş kabul edilmiştir. Asıl hakiki büyük Türk ordusu teşkilatlandırılamamıştır. Öyle anlar olmuştur ki silahsız millete başvurulacağı yerde ufak birlikler kurmaya çalışmışlardır. Bütün selahiyetle iktidarda bulunan bazı kişilerin cehaleti memleketin en değerli kısımlarını, orduyu kullanmaya muktedir olmadan, ki bu ordu büyük cesaretle müdafaayı yapabilecek kudrette idi, düşmana terk etmişlerdir. Bu son harp patlak verdiği zaman ise Türkiye kendini toplayacak zamana malik olamamıştır. Esasen bu kısa zamanda büyük şeyler yapılamayacağı bellidir. Fakat zaman olaylardan daha kuvvetli olarak tesirini göstermiş, eskiler gençlere yerlerini bırakmışlardır. Türklerin Avrupa da'ki arazisinin kaybı neticesinde, genç bir subay Enver bu fırsattan istifade ederek Harbiye Nazırı olarak Osmanlı ordusunun başına geçmiştir. Onun ilk müspet ve büyük işi orduyu gençleştirmek olmuştur. Bu suretle ordu genç, bilgili kimselerin eline geçince pek çabuk şekli değişmiş ve Boğazlarda İngilizlere karşı durmuş. Galiçya'da Avusturyalılara yardım etmiş, böylece de Müttefik ordularına Makedonya ve Romanya'daki işbirliği ile yardımda bulunmuştur. Şu iddiada bulunabilirim ki, eğer Türk ordusu bu Umumi Harp'te kendi hissesine düşeni yapmasaydı Müttefiklerin bugün lehine gibi görünen durum tamamen aksi olabilirdi. Bulgaristan, Türklerin Boğazlardaki galibiyeti üzerine harbe girmişti. Eğer Avusturyalılar Türklerin yardımı ile Rusların, Galiçya ormanlarına uzanmalarına karşı gelmeseydi Hindenburg, Hindenburg olmazdı. Eğer Türk ordusu Kafkasya'da, Mezopotamya'da, Filistin'de ve bütün sınır boylarında mukavemet etmeseydi ve arazisinden bir kısmını feda etmeseydi, Rusların, İngilizlerin ve Fransızların hücumuna Alman ordusu bu günkü gibi karşı koyabilir miydi? Hayır, hayır, Fakat çok can sıkıcı bir durumdur ki, bu hakikati bir çok Türkler dahi bilmezler.
Sayfa 313 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
·
76 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.